1. Günümüzün tanınan hatta magazin
basınının dahi ilgisini çeken filozofu Zizek'in "Biri Totalitarizm mi
Dedi" adlı kitabı neredeyse hiç tanınmaz. Bunun nedeni olarak akla kitabın
bir dağıtım ağı olmayan küçük bir yayınevi tarafından yayımlanması geliyor.
Ancak asıl neden, kitaptaki tezlerin, doğru diye bilinen birçok düşüncenin
çürük yönünü ortaya koyması. Bunun içindir ki kitap bir sessizlik suikastına
uğradı.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak
istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Göz yummak
B) Görmezden gelmek
C) Yok saymak
D) Kayıtsız kalmak
E) Önemsemez görünmek
2. Hasan Ali Yücel, Batı kültürünün
portatif çadırında kiracı gibi oturmaktansa doğrudan doğruya temeli atıp
üzerine yerli yapı kurmayı tercih etmiştir.
Bu cümlede geçen "Batı kültürünün
portatif çadırında kiracı gibi oturmak" sözüyle eleştirilen,
aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Kalıcılıktan uzak, yüzeysel biçimde
modernleşilmesi
B) Batı'nın kültür ve edebiyatına uzak
kalınması
C) Batı kültürünün Doğu'dan üstün
tutulması
D) Yerli kültürün Batı'ya tam olarak
uyarlanamaması
E) Batılılaşma yolunda yeterli çaba harcanmaması
3. Yahya Kemal'in bir şiirinde dört beş
tabloluk konu vardır.
Bu cümleden aşağıdaki genellemelerin
hangisine varılabilir?
A) Şiir, konusunu genellikle doğadan alır.
B) Şiirde betimlemeye dayalı bir anlatım
vardır.
C) Şiirde konu bütünlüğü aramak yanlıştır.
D) Şiir, yoğun bir anlatıma sahiptir.
E) Şiir, daha çok, resme yakın bir
sanattır.
4. Aşağıdaki cümlelerden hangisi
kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?
A) "Monte Kristo Kontu",
okuyucusunu düşünmeye sevk etmeyen fakat okuyucunun bitirmeden de
bırakamayacağı, sürükleyici romanlardan biridir.
B) Yazar, denemelerini topladığı son
kitabı "İçimin Sesi"ni yayımlama gerekçesini, kitabın arka kapağında
"Sorularım da yanıtlarım da tükenmedi." diyerek açıklıyor.
C) "Aydınlar Savaşı" adlı
kitabında yazar, Tanzimat'tan bugüne, yabancı kültürlerin etkisindeki
aydınların tutarsızlığını çarpıcı bir dille irdeliyor.
D) Nahit Sırrı Örik, romanında Osmanlı
saray hayatına dair gün ışığına çıkmamış renkli olayları, kendine özgü
anlatımıyla ortaya koymuş.
E) Garip akımına tepki olarak Mehmet
Çınarlı'nın çıkardığı dergi etrafında toplanan bazı sanatçılar, millî-manevi
değerlere dayalı, etkileyici bir şiir oluşturdular.
5. İstanbul, nasıl ki imparatorluk
başkentiyken (her imparatorluk başkenti gibi) üretmekten çok tüketen ve
dolayısıyla ihraç etmekten çok ithal eden bir payitaht idiyse Cumhuriyet'in
ilerleyen yıllarından itibaren de ülkenin geri kalanını uygarlaştıracağı
umuduyla dünya kültürünü ithal edip tüketen öncü kent ilan edildi.
Bu cümleden İstanbul'la ilgili olarak
aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Üretimden çok tüketim odaklı bir şehir
olduğu
B) Cumhuriyet'ten sonra misyonunun
bütünüyle değiştiği
C) Ülkeye çağdaş kültürü kazandıracak bir
yer olmasının beklendiği
D) Ülkenin modern dünyaya açılan penceresi
olarak görüldüğü
E) Türkiye'nin en uygar şehri sayıldığı
6. Bekle kar altında kalan buğday
tanesi
Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşların çare değil ağlama büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda
söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Doğa İle İnsan arasında bağ
kurulmuştur.
B) I. dizede olumsuzluklara sabırla
direnmek önerilmektedir.
C) II. dizede olumsuz bir durumun olumlu
sonuç vereceği anlatılmıştır.
D) III. dizede yapılan eylemden vazgeçilmesi
öğütlenmektedir.
E) IV. dizede koşul gerçekleşmese de
İstenen amaca ulaşılabileceği belirtilmiştir.
7. (I) Sokak fotoğrafçılarının,
amatörlerin çektikleri resimleri sever misiniz? (II) Bayılırım ben onlara;
İnsanlar, doğa, eşya, yapılar sahicidir bu görüntülerde, süssüzdür. (III)
Kişilerin alnı kırışıklıklar İçinde, kaşları çatık, gözleri hüzünlüyse; doğa
kiril, yapılar, yollar, evren eskiyse, tükenmişse suçu ne fotoğrafçının,
fotoğrafın? (IV) Röportajı da bu fotoğraflara benzetiyorum; küçümsediğimden
değil elbet, önemsediğimden. (V) Başarılı, usta İşi bir röportajda bu yurdun
İnsanlarını bulursunuz; baktığımız, çoğu kez görmeden geçiverdiğimiz İnsanları,
sokaklar dolusu…
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin
hangilerinde neden-sonuç ilgisi söz konusudur?
A) I. ve II. B) II. ve
III. C) II. ve IV. D) III. ve IV. E) IV. ve
V.
8. (I) Batı uygarlığı, Eski Yunan ve
Latin uygarlıkları üzerine kuruludur. (II) Batı kültürü ve sanatı da aynı
kaynaktan beslenmiş, mayalanmış; zaman zaman ortaya çıkan parlak beyinlerle
sıçrama dönemleri yaşamıştır. (III) Bugün İtalyan, Fransız, Alman ve İngiliz
edebiyatı denen birimlerin hiçbiri, bağımsız değildir ve tek başına
düşünülemez. (IV) Bir İlişkiler ağı olarak tanımlanabilecek Batı edebiyatında, yazarlar,
yapıtlar ve biçimler sürekli bir İç içelik, bir bütünlük sergiler. (V)
Günümüzde dünya edebiyatı da küreselleşmekte, ulusal edebiyatlar yerlerini
evrensel bir dünya edebiyatına bırakmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden
hangileri, anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve
III. C) II. ve III. D) III. ve IV. E) IV.
ve V.
9. Millî takımımızın pozisyona girme ve
gol atma konusunda sorun yaşayamadığını ancak çok gol yediğini söyledi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni
aşağıdakilerden hangisidir?
A) İsim-fiil eklerinin yanlış kullanılması
B) Bağlacın yanlış kullanılması
C) Tamlayan eksikliği
D) Özne eksikliği
E) Yeterlilik eyleminin yanlış
kullanılması
10. Boğaziçi, erguvan ağaçlarının pembe
çiçekli elbisesini giyerek (I)muhteşem bir tabloya dönüşür.
İstanbul'un (II)doğal türlerinden olan bu ağacın, İlkbahar
aylarında açan eflatun, pembe, İlla tonlarındaki yaprakları, (III)adeta bir
çiçek topunu andırır. Yaprakları salkım salkım olan erguvan, sonbahar aylarında
fasulye (IV)benzeri tohumlar bırakır. Oysa yapraksız hâli,
çalıyı (V)andıran cılız bir ağaçtır.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden
hangisi çıkarılırsa anlamda daralma veya değişme olmaz?
A) I. B) II. C)
III. D) IV. E) V.
11. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili
sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması yoktur?
A) Sakız Hanım, akşama doğru udu eline
alır, çalmaya başlardı.
B) Kitapçıya, gitar metodu aradığını
söyledi.
C) Zigana Geçidi'ne iyice
yaklaşmışlardı.
D) Kendi başına gidip kursa kaydolmuştu.
E) Lisede Ege adında bir
arkadaşımız vardı.
12. Öğretmen sorar:
- "Keşifler Çağı'nda kimler dünyayı
keşfe çıkmış?" Öğrenci yanıtlar:
- "İspanyollar, Portekizliler,
Hollandalılar…"
Bu parçada, aşağıda verilen noktalama
işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?
A) İki nokta (:)
B) Tırnak işareti ("")
C) Kesme işareti (')
D) Virgül (,)
E) Üç nokta (…)
13. Haydarpaşa Tren Garı (I),
İstanbul'un kentsel dokusuna damgasını vurmuş (II), onun tarihiyle (III),
kültürüyle özdeşleşmiş yapılardan biri. Burası (IV), iş ve aş uğruna
Anadolu'dan vagon vagon akıp gelen insanların İstanbul'a ilk baktıkları yer.
Gar (V), iki yıl önce büyük bir tehlike atlattı: Kasım 2010'da çıkan yangın
(VI), Haydarpaşa'nın çatısına büyük zarar verdi.
Bu parçada numaralanmış virgüllerden (,)
hangileri ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?
A) I. ve II. B) II. ve
III. C) II. ve VI. D) III. ve V. E) IV. ve
VI.
14. (I) Ev sahibesine basamaklarda
raslamamayı başarmıştı. (II) Beş katlı yüksek bir binanın tavan arasındaki
küçük odası, bir barınaktan çok, bir dolabı andırıyordu. (III) Onun yemeklerini
hazırlıyan ve diğer işlerine bakan ev sahibesi, aşağı kattaki bir dairede
oturuyordu. (IV) Sokağa her çıkışında onun mutfağından geçmesi gerekiyordu ve
mutfak kapısı sürekli açıktı. (V) Genç adam, kapının önünden her geçişinde, ev
sahibesine olan borçlarını anımsıyor ve derin bir mahcubiyet duygusuyla
sarsılıyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin
hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve III. B) II. ve
III. C) II. ve IV. D) III. ve IV. E) III.
ve V.
15. (I)Çoğu (II)günümüze kalamayan
bu yapıların (III)kimilerini, Avrupalı (IV)sanatçıların çok
eski dönemlerde yaptıkları resimlerde veya Osmanlı (V)minyatürlerinde görebiliyoruz.
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden
hangisi iyelik (tamlanan) eki almamıştır?
A) I. B) II. C)
III. D) IV. E) V.
16. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç
içinde verilen dil bilgisel öğe yoktur?
A) Baktık bir evin bahçesi, ilk defa bir
evin bahçesi başını almış gidiyor (belirtili ad tamlaması)
B) Bir çocuk Grenoble'da İtalyan
mahallesinde bir çocuk görüyor ilk (belgisiz sıfat)
C) Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve
birdenbire tutup batıyor (sıfat tamlaması)
D) Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı
sıkıntısız o cumartesi akşamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor (ilgeç öbeği)
E) Yeşil zeytin, limon gibi bir İstanbul
sarısı kalıyor geriye (belirtisiz ad tamlaması)
17. Bir insanı, (I)ancak gerçekten
uyuyorsa uyandırmak mümkündür (II)ama uyumuyor da uyuyormuş gibi (III)yapıyorsa
dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz boşunadır.
Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerin tür
özellikleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
A)
Bağlaç
İlgeç
Zarf-fiil
B)
İlgeç Dönüşlülük
adılı Birleşik eylem
C)
İlgeç Bağlaç
Birleşik zamanlı eylem
D)
Bağlaç
İlgeç
Birleşik eylem
E)
Bağlaç
Bağlaç
Basit zamanlı eylem
18. Aşağıdakilerin hangisinde, cümlenin
öğeleri ayraç içinde yanlış verilmiştir?
A) 1950'li ve 60'lı yılların İstanbul'u;
sokakları, dükkânları, kirli fabrikaları, gemileri, at arabaları, insanları ve
ilk bakışta fark edilemeyen ruhuyla Ara Güler'in fotoğraflarında canlanır,
(nesne, ilgeç tümleci, dolaylı tümleç, yüklem)
B) Ara Güler'in fotoğrafları, Boğaz'ı
görerek yaşamanın mutluluğunu bilen İstanbullulara gemileri seyretmenin zevkini
ısrarla hatırlatır, (özne, dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem)
C) İstanbul'a nasıl bakılacağını, onda
görülecek güzelliğin ne olduğunu lise yıllarımda Ara Güler'in fotoğraflarından
öğrendim ben. (nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, yüklem, özne)
D) Ara Güler, içinde yaşarken fark
edemediğimiz, ancak uzun süre ayrı kalıp geri dönünce ya da eski fotoğraflara
bakarken görebileceğimiz ayrıntıları alçak gönüllülük içinde kaydetmiş, (özne,
nesne, zarf tümleci, yüklem)
E) Dünyada ünlü yazarların, sanatçıların
fotoğrafçısı olarak tanınan Ara Güler, 1994'te benim ilk kez fotoğrafımı
çektiğinde artık yazar olarak tanınmaya başladığıma beni inandırmıştı, (özne,
zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne, yüklem)
19. (I) Kadın, mektubu okudu, gülümsedi.
(II) Anahtarı kutudan alıp cebine koydu. (III) Sonra pencereye yaklaştı, boş
sokağa baktı. (IV) Boş sokaklar insana her zaman hüzün verir. (V) Sinirleri
çelikten sanılan bu kadın, orada, sessizce ağladı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili
olarak aşağıda söylenenlerden hangisiyanlıştır?
A) I. cümle, içinde tamlama bulunmayan,
bağımlı sıralı bir cümledir.
B) II. cümle, içinde birden çok tümleç
bulunan birleşik cümledir.
C) III. cümlede yüklem ortaklığı söz
konusudur.
D) IV. cümle, öznesi sıfat tamlaması olan
basit bir eylem cümlesidir.
E) V. cümle, yan cümleciği özne olan
birleşik cümledir.
20. Ne senden önce, ne senden sonra ben
kimseyi sevmedim.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerin
hangisi söylenemez?
A) "Ne … ne" bağlaç olarak
kullanıldığı için cümlede virgüle (,) gerek yoktur.
B) "senden" sözcükleri dolaylı
tümleç görevindedir.
C) Yüklemin olumsuz biçimde kullanılması,
cümlede anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
D) Yüklem, geçişli bir eylemdir.
E) Bir sözcükte kaynaştırma ünsüzü
kullanılmıştır.
21. İletişim çağının insanları olarak
önceki çağın insanlarına oranla daha iyi bilgilendiğimiz; dünyadaki olayları,
durumları, düşünceleri daha iyi izleyebildiğimiz ileri sürülebilir mi? Dünyanın
bir ucunda söylenen bir sözü ya da yaşanan bir olayı öbür ucunda duyabilmek ya
da görebilmek, daha iyi bilgilenmek anlamına gelir mi? İletişim araçları nesnel
olarak bilgi aktarıyorsa, gerçeklere bağlı kalıyorsa gelir elbette… Ne var ki
çok çeşitli çıkarlar ve engeller, devletler düzeyinden kişiler düzeyine,
gerçeklere bağlı kalmaya olanak tanımıyor çoğu kez. Çıkarlara, çıkarların
çizdiği politikaya ters düşülmediği kadar nesnel olunabiliyor, gerçeklere bağlı
kalınabiliyor. Çıkarlar gerektirdiği anda abartmalar, gerçekleri gizlemeler,
çarpıtmalar, saptırmalar her şeyi bir anda denetime alıveriyor.
Bu parçada asıl söylenmek istenen,
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çağımızda iletişimin çok daha hızlı ve
etkili olması, iletişim araçlarına duyulan güveni artırmamıştır.
B) İletişimde teknolojiden yararlanılması,
haber alma ve vermenin eski değer ve önemini kaybetmesine yol açmıştır.
C) Çağımızda yaygınlaşmış ve kolaylaşmış
olmasına karşın iletişimin güvenilir bilgi aktardığından emin olunamaz.
D) Hangi teknolojileri kullanırsa
kullansın gerçeği aktarmayan iletişim kanalları, gözden düşecektir.
E) Teknolojinin iletişim alanını ele
geçirmesi, doğru haberlerin, gerçeklerin aktarılmasını engellemektedir.
22. Toplumumuz, "çifte
standart" kavramını, engin pratiğinden ötürü, yakından tanıdığı alelade
"ikiyüzlülük"le karıştıran bir yaklaşımla, içeriğini boşaltarak,
anlamını çarpıtarak ulu orta bir eleştiri ve suçlama ifadesi olarak yerli
yersiz kullanıyor. Çifte standart, herkes için seçilmiş değerler üzerine
kurulu, aynı noktaları nirengi almış, içeriği değişmeyen bir ölçünün, aynı koşullar
içindeki kişilere ya da gruplara karşı, işine geldiği gibi farklı kullanımı
demektir. Değişen içerikler, nitelikler, durumlar ve koşullarla tutum
yenilemenin, çifte standart uygulamakla hiçbir ilgisi yoktur.
Bu parçada üzerinde durulan, aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Toplumumuzda kavramlarla düşünme
alışkanlığının olmadığı
B) Ülkemizde sanat ve düşünce yaşamının
çifte standarda dayandığı
C) Günlük yaşamımızda pek çok sözün yanlış
anlamda kullanıldığı
D) Bir kavramın yanlış kullanımı ve
doğrusunun ne olduğu
E) Çifte standarda dayalı bir sistemin
başarısız olacağı
23. Sanat, özellikle de edebiyat,
gerçeği yansıtan bir ayna olmakla yetinmez. H. Taine'in de söylediği gibi,
yalnızca tarihsel bir an'ın ürünü değildir edebiyat. Tarihsel an'ın içine
karışmak da ister. Bunu da okurlarını yönlendirerek yapmaya çalışır. "Bu,
şöyle de olabilirdi, böyle de olabilirdi." der. Okurun önüne yeni
olasılıklar koyar.
Bu parçada vurgulanan düşünce
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Edebiyat, tarihsel bir belge niteliği
taşımalıdır.
B) Edebiyat, yaşamı yansıtırken onu
değiştirme amacı da taşır.
C) Sanat yapıtları, yalnızca
oluşturuldukları dönemin olaylarından değil tarihten de esinlenir.
D) Bir yazar, yalnızca tarihî gerçeklerle
yetinmez; bu gerçeklerin tanıklarını da okurla buluşturur.
E) Sanatla uğraşanlar, toplumla ilgili
sorumluluklarının bilincinde olan kişilerdir.
24. (I) Aydınlar; seçkin konumları,
bilgileri, düşünme güçleri, konuşma yetenekleriyle toplumsal bilincin
oluşmasında, gelişmesinde önemli etkileri olan kişiler. (II) Ama
"aydın" nitelikleri edinince insanın kötü eğilimlerinden bir çırpıda
kurtulduğu da sanılmamalı. (III) İnsan, kültürlü de olsa kültürsüz de olsa gene
insandır; iyi ya da kötü olabilir, bireysel çıkarları için toplumsal çıkarları
çiğneyebilir. (IV) Bir toplumda aydınların sayısının artması, etkinliklerinin
gelişmesi özlenen bir gelişmedir. (V) Kuşkulanan, araştıran, sorgulayan,
tartışan, vardığı çözümleri başkalarıyla paylaşan insanların çoğalması
toplumsal gelişmenin en büyük güvencesidir. (VI) Yine de bu durum, insanların
düşünmeyi, yargılara varmayı aydınlara bırakmasını gerektirmez. (VII) Bir
toplumda aydınların ulaştığı çözümler ve sunduğu öneriler de eleştirilmeden,
değerlendirilmeden benimsenmemelidir.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense
ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılmalıdır?
A) II. B) III. C)
IV. D) V. E) VI.
25. (I) Bilindiği gibi, masallar herkes
içindir ama özellikle çocukların ilgisini çeker; en çok çocukları büyüler. (II)
Çocukların hayal dünyalarını zenginleştirerek onları büyüleyen masallara bir
yenisi daha eklendi: Levent Turhan Gümüş'ün yazdığı "Dalgacık ile
Yakamoz'un Masalı". (III) Bu masalda, denizde sürekli köpüklere
bölünmekten çok sıkılan minik Dalgacık'ın hayalindeki yeri bulabilmek için
çıktığı yolculuk anlatılıyor. (IV) Bu yolculuğunda Dalgacık'a Kaptan Nemo'dan
Zümrüdüanka'ya kadar birçok eski dost eşlik ediyor. (V) Masalcı, bazen süslü
bazen de yalın anlatımıyla çocuklara yepyeni bir dünya sunuyor kitabında. (VI)
Okurken insana Samed Behrengi'nin "Küçük Kara Balık"ının tadını veren
masalda, masal kahramanının hep iyiler ve yardımseverlerle karşılaştığı bir
kurgu tercih ediliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden
hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C)
IV. D) V. E) VI.
26. Yetmişli yıllarda New York'ta bir
sinema yapımcısının dairesinde kalmıştım. Bu dairede kitap yoktu. Sadece,
Wagner ve Mozart plaklarının yanında kalın bir cilt gördüm. Hemen o akşam
okumaya başladım. Bu kitapsız evdeki tek basılı eser, edebiyat başyapıtlarının
kısaltılmış hâlini içeren büyük bir kitaptı. On sayfalık "Savaş ve
Barış", birkaç sayfalık Balzac, niçin öldürdüğü belli olmayan Raskolnikov…
Dünya edebiyatının en büyük yapıtları bu kitaptaydı ama eksik, kesilmiş biçilmiş,
kırpılmış olarak. Böyle bir çalışma ne ifade edebilir ki?.. Tanrım, böylesi bir
saçmalık için ne muazzam bir emek harcanmış, dediğimi hatırlıyorum.
Bu parçanın yazan aşağıdakilerin
hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal yapıtların, özelliklerini
yitirecek biçimde özetlenmesinden
B) Müziğe verilen değerin edebiyata
verilmemesinden
C) Kitaptaki seçkinin iyi yapılmamış
olmasından
D) Kütüphanelerde yeterince kitap
bulundurulmamasından
E) Sinemacıların yazınsal yapıtlara film
gözüyle bakmasından
27. Büyük şiirler yazabilmek için
yetenekli bir şair olmak yetmiyor, yoğunlaşmak da gerekiyor. Yoğunlaşma
sırasında şair bütün vücuduyla düşünmeye başlar. O ana kadar özümsenen kültürel
birikim, eyleme geçer. Düşünce de buna göre işlemeye ve evreler oluşturmaya koyulur.
Bu, bir oluşuma hazırlanma, sancılar çekme dönemidir. Bir bitkinin her yöne
büyümesi gibi bir arayış sürecidir bir bakıma. Sonra ilk dizeyi doğurma anı
gelir. Artık sona gelinmiştir. Dizeler birbiri ardına akar gider.
Bu parçanın yazılma amacı aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Şairin şiir yazarken yaşadığı süreci
anlatmak
B) Şiirin ne kadar zor bir edebiyat dalı
olduğunu göstermek
C) İlk dizenin şiirin geri kalanı için
belirleyici olduğunun altını çizmek
D) Düşüncenin şiirin kalıcı olmasını
sağladığını vurgulamak
E) Yoğunluk özelliği gösteren şiirlerin
daha evrensel olacağını belirtmek
28. "Yeni Gelişen Öncü Tiyatroya
Yer Var mı?" başlıklı yazıda şöyle deniyor: "İster resmî ister özel
tiyatrolar olsun, değerli yapıtları seçmek, tiyatroyu geliştirmeye çalışmakla
birlikte -belki bunlardan daha çok- yerleşik zevki kollayacaktır. Bunun aksini
düşünmek, tiyatroyu açmadan kapamakla birdir." Bu sözler derme çatma
tiyatrolar için veya bir iki yıldızlaşmış sanatçının çevresinde kurulan
tiyatrolar için doğru olabilir. Ama Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları
için böyle düşünmemek gerekir. Birkaç sahneyi birden halka açabilen, seçkin
oyuncuları ve yönetmenleri olan bu kurumlar, onca tiyatroya eklenecek bir
deneme tiyatrosunda öncü oyunlar oynatmakla tehlikeye girmez. Denenmemişi
denemek, yeniye giden yolları açık tutmak büyük kurumların işidir. Örneğin
İstanbul Şehir Tiyatroları için bu "yapılamayan" değil, yalnızca
"yapılmayan" bir iştir.
Bu parçada aşıl anlatılmak istenen,
aşağıdaki yargıların hangisinde verilmiştir?
A) Tiyatronun satışa bağlı bir kurum
olarak görülmesi yanlıştır.
B) Güçlü tiyatrolar, tiyatroyu geliştirme
sorumluluğunun gereklerini yerine getirmelidir.
C) Büyük tiyatroların nitelikli oyunları
sahneye koymakta kararlı olmaları gerekir.
D) Her tiyatro, popüler özellik taşımayan,
öncü oyunlar sahneleyebilecek güçte olmalıdır.
E) Tiyatroların, halk zevkine seslenerek
ayakta kalması mümkün değildir.
29. Son yirmi yıl, yazanların çoğalıp
okuyanların azaldığı bir dönem oldu. Bunda kuşkusuz yayıncılıktaki gelişmelerin
de büyük payı var. Seçiciliğin yok olması, yazarın "halka inmesi",
belediye başkan adayı mantığıyla kitle edinme çabaları, iletişim olanaklarının
sınırsızlaşması, eli kalem tutanları yazar etti. Yazar, magazin nesnesi; edebiyatsa
tekdüze, çorak, anonim dille yapılan bir eğlence aracı oldu. Kestirme yoldan,
zaman yitirmeden yazın dünyasında yer edinme kaygısı, sıradan okur olmanın bile
önünü kesiyor. Şimdilerde kiminle tokalaşsanız elinize birkaç kitap birden
tutuşturuyor. Okumak bir yana, birbirlerinin adını bile duymamış yüzlerce yazar
dolaşıyor ortalıkta.
Bu parçada, aşağıdaki sorulardan
hangisinin yanıtı yoktur?
A) Kitap yayıncılığı hakkında ne söylemek
istersiniz?
B) Günümüzde yazarların sayısındaki artışı
nasıl değerlendiriyorsunuz?
C) Magazinleşme ile çalakalem yazma
arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi?
D) Yazarların birbirlerinin kitaplarından
pek de haberdar olmadıkları söylenebilir mi?
E) Günümüz okuru metin türlerinden
hangisini tercih ediyor dersiniz?
30. Bir grup bilim adamı pirelerin
farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaç pireyi toplayıp otuz
santimetre yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Altlarındaki metal
zemin ısıtılır. Pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama tavandaki cama çarparak
düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, başlarını tekrar cama
vururlar. Pireler, cama vura vura o zeminde otuz santimetreden fazla
zıplamamayı öğrenirler. Bundan sonra deneyin ikinci aşamasına geçilir ve
tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte,
yani tam otuz santimetre zıplar. Üzerlerinde cam tavan yoktur, daha yükseğe
zıplama imkânları vardır ama buna hiçbiri cesaret edemez.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Canlıların karşılaştığı ortak sorunlar,
ortak bir engele dönüşür.
B) Canlıların acıya dayanabilme sınırı,
birbirinden farklıdır.
C) Canlıları sınırlayan, dış engeller
değil, deneyimleriyle edindikleri iç engellerdir.
D) Canlılara bir alışkanlık kazandırmak
için onları zorlamak şarttır.
E) Bilimsel deneylerin amacı insani
gelişmeyi hızlandırmaktır.
31. "Düşünce romanı" terimi,
ilk kez, eleştirmen Semih Gümüş'ün Adalet Ağaoğlu'nun romanlarını tanımlarken
kullandığı bir kavram. Ondan sonra birçok eleştirmen de Adalet Ağaoğlu için aynı
kavramı kullandı. Gerçekten de onun pek çok romanı, Türk toplumunun belirli
dönemlerdeki toplumsal dönüşümünün tarihî ve sosyolojik incelemesi olarak
okunabilir. Bu romanlarda boy gösteren her karakter, belirli bir yerin ve
zamanın ürünüdür.
Aşağıda Adalet Ağaoğlu'nun romanlarıyla
ilgili olarak verilen
I. Adalet Ağaoğlu, "Romantik Bir
Viyana Yazı"nda, peşinden sürüklenen okuru ile iş birliği içinde romanı
yaratan bir yazar kurgulayarak yazarı bir roman figürü hâline getirir.
II. "Ölmeye Yatmak" romanında
Cumhuriyet devrimleri, Atatürk'ün ölümü, Varlık Vergisi, Kore Savaşı, Marshall
Yardımı gibi olaylar karakterlerin hayatlarındaki kişisel olaylarla kesişir ve
onların seçimlerini etkiler.
III. "Fikrimin İnce Gülü"nde
1950'li yıllarda başlayan demokratikleşme çabaları, propaganda aracı olarak
köye gönderilen mavi Ford'un karakterler üzerindeki etkisi, Almanya'ya işçi
olarak giden ilk kuşaktan Bayram'ın otomobil tutkusu 70'li yıllara kadar gelen
bir panorama olarak sunulur.
IV. "Üç Beş Kişi" romanında
feodal ve toprağa bağımlı geçmişinden silkinen, yeni bir endüstri ve kapitalizm
merkezi olarak gösterilen Eskişehir'deki eski bir toprak ağasının üç kuşakta
yeni bir iş adamına evrimleşmesi anlatılır.
V. Yazar, "Yaz Sonu" adlı
romanında olayların geçtiği yer olan Side'nin Antik dilde "nar"
anlamına gelmesini, açılıp parçalandığında kişiler ve cinsiyetler arasındaki
bölünmeyi ve yabancılaşmayı simgeleyen bir metafor olarak kullanır.
yargılarından hangileri bu parçada öne
sürülen düşünceyi örneklendirmez?
A) I. ve II. B) I. ve
V. C) II. ve III. D) III. ve IV. E) IV. ve
V.
32. Şiir, yaşadığımız hız çağında baş
tacı olacakken öykü ve roman karşısında yeterli ilgiyi görmüyor. Okurların
ilgisi olmayınca yayıncı da dağıtımcı da kitapçı da uzak duruyor şiir ve
öyküden. Dergilere oluk oluk şiir ve öykü akmasına karşın! Haddimizi aşarak bu
duruma şöyle bir yorum getirebilir miyiz? Öykü, özellikle de şiir, istediği
kadar entelektüel bir etkinlik olsun; oylumu, kuşatıcılığı, sürükleyiciliği,
kışkırtıcılığı, etkisi bakımından günümüz edebiyat okurunun ilgisini çekmiyor.
Karmaşık bir hayatla boğuşurken yazılmakta olan şiir ve öykünün anlattıklarını
sıradan, boyutsuz ve yavan bulanların sayısının epeyce olduğunu biliyorum.
Aklıma, özellikle şiire elini sürmeyen ama iyi bir roman okuru bir arkadaşımın
"Niye şiir okumuyorsun?" soruma verdiği yanıt da geliyor ister
istemez: "Arkadaş, sizin şairler çok dertli, hep kederlerini anlatıyorlar.
Hem de bazen bunları bir hezeyana dönüştürerek…"
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Kimi edebî türlerin, yayınevleri ve
kitapçılar tarafından tercih edilmediğine
B) Şiiri yeterince hacimli ve derin
bulmayan bir okur kitlesi olduğuna
C) Acılarını abartarak anlatan şairlerin
kimi okurlardan tepki gördüğüne
D) Halkın lirik şiirlerden çok toplumcu
şiirler okumak istediğine
E) Değişen yaşam koşullarının, okuru şiir
ve öyküden uzaklaştırdığına
33. Amerikalı şair Robert Frost,
"Şiir, çeviride kaybolan şeydir." düşüncesiyle şiir çevirisine
aşılması zor, yüksek bir set çekmiştir. "Şair, içinde bulunduğu kozmik
dünyadan sözcükleri alır ve şiiri, söylediği dile çevirir. Şiir çevrilemez
çünkü gramer çevrilemez. Şiirin içinde bir mesaj vardır, sadece o mesaj başka
dile aktarılabilir." sözleri Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya, "Hiçbir şiir,
tadından bir şeyler yitirmeden bir başka dile aktarılamaz." sözü ise Dante'ye
aittir. Edebiyat tarihinde hak ettikleri yeri almış bu şairlerin sözleri,
çevirmenin boynuna vurulmuş prangalar gibi yıllardır etkisini gösterir durur.
Bu beylik laflar, buyurganlığın tüm gücüyle zihinleri tutsak eder ve ön
yargılarla doldurur. Mümkün olduğuna inandığı hâlde pek çok çevirmen, bir
şiirdeki duyguyu başka bir dile aktarma cesaretini gösteremez. Bu da ister
istemez bize, ön yargıları yok etmenin bir atomu parçalamaktan zor olduğunu
söyleyen Einstein'i anımsatır.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Şiirin çevrilemeyeceği düşüncesinin
yıllar boyunca pek çok çevirmene yön verdiğine
B) Ön yargıları yıkmanın çok zor hatta
imkânsız bir şey olduğuna
C) Çeviri hakkındaki kimi düşüncelerin
çevirmenler tarafından önemsendiğine
D) Şiir çevirisinde önceliği üsluba değil,
içeriğe vermek gerektiğine
E) Şiirin başka dile çevrilemeyeceği
düşüncesinin yanlış olduğuna
34. Her zaman savunageldiğim ilke;
düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel
niteliklerinden biri olduğudur. Bu bakımdan, düşünce suçu diye bir şeyin
demokrasilerde olmaması, zararlı düşüncelerin de söylenmesinden korkulmaması
gerektiğini, zararlı düşünceler söylenmeden hangi düşüncelerin doğru ve yararlı
olduğunun anlaşılamayacağını, sonuç olarak da sağlıklı düşüncelerin toplumda
içtenlikle benimsenemeyeceğini her zaman ve her fırsatta söyledim.
Bu parçadaki gibi düşünen birinin,
aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Demokrasi, karşıt düşüncelerin bir
arada yaşadığı bir rejimdir.
B) Demokrasilerde her insan özgürce
düşünme hakkına sahiptir.
C) Yararlı düşüncelerin anlaşılabilmesi
için zararlı düşüncelerle karşılaştırılması gerekir.
D) Demokratik bir yönetim, farklı
düşünmeyi suç kapsamından çıkarmalıdır.
E) Düşünceler, yararlı ve yararsız diye
sınıflandırılmaz.
35. Cumhuriyet'in ilk yıllarından
itibaren Anadolu'nun çeşitli yörelerine dağılan aydınlar, gittikleri yerlerde
pek çok saz şairi ile karşılaşmış ve onları çeşitli yayın organları
aracılığıyla edebiyat dünyamıza tanıtmışlardır. Bunlardan en önemlisi, bir kutlama
sırasında Ahmet Kutsi Tecer tarafından fark edilen Âşık Veysel olmuş; böylece
âşıklık geleneği bir canlılık kazanmıştır. Radyolarda âşıklarla ilgili
programlar yapılmış, plak ve kasetler doldurulmuş, yurt içinde ve yurt dışında
çeşitli festivaller düzenlenmiştir. Bütün bu çalışmalar saz şiirinin günümüze
kadar devam etmesini sağlamıştır. Günümüz saz şairleri; dil, ölçü ve nazım
şekli olarak halk şiiri geleneğini devam ettirmiş; eskiden olduğu gibi aşk,
doğa vb. temaların yanı sıra sosyal ve siyasal konuları da ele alıp
işlemişlerdir.
Bu parçada, aşağıdakilerin
hangisinden söz edilmemiştir?
A) Âşık Veysel'in keşfiyle aydınlar
arasında halk edebiyatına olan ilginin arttığından
B) Cumhuriyet Dönemi saz şairlerinin
şiirde toplumsal konulara yer verdiğinden
C) Halk şiiri geleneğini devam
ettirenlerin halk edebiyatının özüne sadık kaldığından
D) Halk şiirinin 20. yüzyıl teknolojisiyle
yaygınlaştırıldığından
E) Saz şairlerinin tanınmasında aydınların
önemli katkıları olduğundan
36. Enver Gökçe'nin şiirleri birer kavga
çağrısıdır. Her çağrı gibi sözünü açıkça söyler. Onun şiirinde söyleyişten çok
söylenen önemlidir. Belki de halk şiirinin anlaşılırlığına, yalınlığına
yaslanması bu çerçevede açıklanabilir. Halk şiirinin kalıplarını kendi özgün
şiir yapısı içinde kullanışı, söyleyişine bu etkinin kazandırdığı dirilik, 1940
kuşağı içinde ayrı bir yere getirmektedir Gökçe'yi.
Bu parçada Enver Gökçe ve onun şiiriyle
ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinedeğinilmemiştir?
A) İletisi olan şiirler yazdığına
B) Biçimden çok özü önemsediğine
C) Süssüz bir anlatımının olduğuna
D) 1940 kuşağı içindeki yerine
E) Günümüzde etkisini yitirdiğine
37. Dünyanın bütün kültür değerlerine
başvurmak zorundayız. Ancak —- Bir Türk romancısı, bir halk hikâyecisinin
Köroğlu Destanı'nı nasıl anlattığını bilmiyorsa, bir masalcının ustalığına
varamamışsa, Dede Korkut'u okumamışsa, Yunus'u ezberlememişse, Karacaoğlan'ı,
Pir Sultan'ı yüreğinin derinliğinde duyamamışsa, Yaşar Kemal'i, Orhan Kemal'i
hatta Orhan Pamuk'u bilmiyorsa onun bir Homeros'u da anlayabileceğini
sanmıyorum. Aynı şekilde bir Franz Kafka'ya, bir Anton Çehov'a, bir James
Joyce'a varabileceğine inanmıyorum.
Bu parçada boş bırakılan yere
aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) bu eserleri, mümkünse çevirilerinden
değil orijinallerinden okuduktan sonra.
B) eski edebiyatımızı öğrendikten sonra.
C) yazılı kültür değerleri kadar sözlü
değerleri de inceledikten sonra.
D) bunlarla ilgili yazılmış eleştiri
yazılarını okuduktan sonra.
E) kendi kültür değerlerimiz ile
yetiştikten sonra.
38. Kimileri, karınları doyduğu
zamanlarda iyimser, puslu ve kapalı havalarda karamsar olduklarını düşünürler.
İyimserlik, karamsarlık, kötümserlik böyle sığ kavramlar değildir. Bunlar,
beraber anıldıkları düşünceler ve beslendikleri kaynaklar çevresinde anlam
kazanır. İyimser ya da karamsar bir bakış açısına sahip olmak önemli değildir,
bunlardan biri herkeste vardır nasıl olsa. Önemli olan, kendi içindeki
iyimserliği ya da karamsarlığı dengeleyecek, güçlü, dayanıklı bir bakış açısına
sahip olmaktır. Buna sahip değilseniz yaşamın getirdiği dalgalanmalara,
yalpalamalara karşı korumasız kalır; iyimserlikle kötümserlik arasındaki
uçurumlarda yuvarlanır durursunuz.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Kimi yerleşik düşünceleri çürütmeye
yönelme
B) Olay ve durumlara bakış açısının
önemine vurgu yapma
C) Tanımlama yoluyla kavramları ayırt etme
D) Bir eksikliğin yaratacağı durumu
somutlaştırma
E) Bir durumu belli bir koşula bağlama
39. Karagöz'e, ezilen halkın simgesi
gözüyle bakılıyor. Ben öyle bakmıyorum. Bana göre Karagöz, kaba kuvvettir.
Okumuşların, ince ve duygulu şeyleri merak edenlerin karşısındaki eşkıyadır.
Kendisinin bilmediklerini bildiği için ikide bir Hacivat'ı pataklar. Hacivat
ise sağduyudur, bilgi ve düşüncedir. Ben ona bir de yazarlık, şairlik yükledim.
Çünkü toplum içinde sürekli ezilen şairin yazgısı ile Hacivat'ın yazgısı, aynı
kalemden çıkmış gibidir.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinde
verilenler ağır basmaktadır?
A) Tartışma – örnekleme
B) Açıklama – örnekleme
C) Karşılaştırma – öyküleme
D) Açıklama – tanık gösterme
E) Tartışma – karşılaştırma
40. Bahçemde ıslak toprağın, odamda eski
kitapların kokusu, aklımdaysa hüznü var gözlerinin, ellerinin. Garip bir
serinlik içinde yüzüyor dışarıda ağaçlar. Açık kalan penceremden içeriye
dolduruyor rüzgâr, serinliği. Bir kahve çekiyor canım şöyle bol köpüklü, şeker
misali katıyorum hatıranı üzerine. Kahveyle birlikte hatıran da karışıyor. Son
gülleri suluyorum, ekmek veriyorum güvercinlere. Mademki eylül işte, mademki
dökülüyor yapraklar, dökülüyor gözyaşım da senden kalan satırların üzerine. Bir
kuş pencereme konuyor, bir kadın kaldırım taşına çöküp oturuyor, bir ilkokul
geçiyor kaldırımdan cıvıl cıvıl. Radyoda Aşiyan yollarından ses veriyor Zeki
Müren. Öğle uykusundan uyanmış bir çocuğun o tatlı sersemliği içinde sen;
şarkım, şiirim ve ruhum oluyorsun dilimde. Ve saklanıyor sesim sokak
satıcılarının gürültüsüne.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Eksiltili cümleler kullanma
B) Betimleyici öğelerden yararlanma
C) Yinelemelerle ahenk yaratma
D) Benzetme ve ad aktarmasına yer verme
E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini
yansıtma
CEVAP ANAHTARI
1-A 2-A 3-D 4-B
5-B 6-E 7-C 8-D 9-E 10-C 11-E
12-B 13-B 14-A 15-D 16-D 17-C 18-A
19-C 20-B 21-C 22-D 23-B 24-C 25-D
26-A 27-A 28-B 29-E 30-C 31-B 32-D
33-D 34-E 35-A 36-E 37-E 38-C 39-E
40-A
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.