1. Ünlü tarihçinin son yayımlanan
kitabı tarihin kılcal damarlarına ışık tutuyor. Bilinmeyene meraklı olan
ve kitaplarını evladiyelik eserlerle zenginleştirmek isteyen okurlara yazarın
bu kitabını mutlaka edinmelerini öneririz.
Parçadaki altı çizili bölümle sözü edilen
eserin hangi yönü vurgulanmıştır?
A) Gerçekleri nesnel biçimde ortaya koymak
B) Yoğun bir anlatıma sahip olmak
C) Konulara farklı bakış açısıyla
yaklaşmak
D) Olayları yüzeysel ele almak
E) Ayrıntılara yer vermek
2. Bir gazeteci yaşamdan kopuk,
kullanıla kullanıla aşınmış sözcüklerin gölgesine sığınan bir kişi değildir.
Bu parçada geçen "aşınmış
sözcüklerin gölgesine sığınmak" sözüyle anlatılmak istenen
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sözcük seçiminde titiz davranmak
B) Okuyucuyu etkileyen sözcükler kullanmak
C) Sözcükleri bilinen anlamlarıyla
kullanmak
D) Eski sözcüklerle yazmak
E) Sıradan anlatımların dışına çıkmak
3. “Herhangi bir romanın
karakterlerinden hangisinin ideal olduğuna, yazarın sesinin en çok hangisinde
duyulduğuna karar vermek güçtür.” cümlesinde geçen "yazarın
sesinin duyulması" ile anlatılmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Sanatçının kişiliğini yansıtmak
B) Yazdığı romanın hakkını vermek
C) Okurla sıkı bir bağ kurmak
D) Sanatçının sanat görüşünü dile getirmek
E) Okuru içtenliğine inandırmak
4. Bu sanatçımız hiçbir özveriden
kaçınmayarak bütün yorgunluklara katlanarak bu şiir antolojisini bitirmeyi
başarmıştı.
Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı
aşağıdaki deyimlerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Burnunun ucunu göremeyen
B) İşini sağlama bağlayan
C) Bire bin katan
D) Kendi derdine düşen
E) Canla başla çalışan
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde boş
bırakılan yere ayraç içinde verilen sözün getirilmesi anlamca uygun olmaz?
A) Bu eser uzun yıllar önce yazılmasına
rağmen değerinden bir şey yitirmemiş —- niteliği kazanmıştır. (klasik)
B) Şair şiirlerinde okuyucuyu yormayan,
oldukça sade bir —- kullanıyor. (üslup)
C) Sanatçının kendinden önce yazılanlara
hiç benzemeyen kendine ait —- bir anlatımı var. (sıradan)
D) Bu sanatçımız sadece kendi ülkesine
değil bütün insanların ortak sorunlarını dile getirerek eserine —- bir nitelik
kazandırmıştır. (evrensel)
E) Sanatçı az sözle çok şey anlatmayı
başarmış eserlerinde —- bulunan ender sanatçılardandır. (yoğunluk)
6. İnsan, kâğıda basılmış bir metni
ister okur, ister çözümler, ister sosisli sandviç sarmak üzere kullanır. Bu
nedenle —-
Bu cümlenin sonuna aşağıdakilerden
hangisi getirilemez?
A) sanatçı yazarken okura göre kendini
kısıtlamaz.
B) yazar eserini bitirdikten sonra okura
müdahale edemez.
C) eser yayımlandıktan sonra yazarın
kontrolünden çıkmıştır.
D) eserin okur üzerindeki etkisinin
standardı yoktur.
E) sanatçının yazarken okura odaklanması
başarısını artırır.
7. Dilciler, dilbilimciler şöyle der:
"Bir insanın söz varlığı onun duygu ve düşünce evreninin sınırlarını
çizer."
Bu cümleyle anlatılmak istenen
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir insan ne kadar sözcük biliyorsa
ancak o kadar duygu ve düşüncelerini geliştirebilir.
B) Duygu ve düşünceleri anlatmak önemli
değil, önemli olan bunları doğru sözcüklerle aktarmaktır.
C) Sözcükleri etkili kullanmak her
sanatçının tek arzusudur.
D) Bir insan duygu ve düşüncelerini
aktardığı için yazar olmaz, bunları etkili bir biçimde aktardığı için yazar
olur.
E) Az sözle çok şey anlatabilmek kelime
hazinesiyle ilgili bir durumdur.
8. Başarılısı da, başarısızı da hiçbir
şair gökten düşmez.
Bu cümleden aşağıdakilerden hangisine
varılabilir?
A) Şiir yazmak doğuştan gelen bir yetenek
gerektirir.
B) Şiir yazmak diğer edebi türleri
yazmaktan daha zordur.
C) Şiir yazmak okurun duygularına
seslenmek demektir.
D) Şiir yazmak çok çalışmayı gerektiren
bir iştir.
E) Şiir yazmak gerçek yaşamla bağları
koparmaktır.
9. (I) Bu sanatçımız insanı içine çeken
uçurumlar gibi yazıyor öykülerini. (II) Yalın ama sarsıcı, insanı ortadan
yarıverecek gibi irkiltici bir anlatımı var. (III) Böyle olunca da okur
yakalandığı büyünün ayırtına ancak sonradan varıyor. (IV) Bu sanatçının
öykücülüğü Sabahattin Ali'yle Orhan Kemal'den çok, Yaşar Kemal'le Necati
Güngöre'ye benziyor. (V) Yaşar Kemal anlatı geleneğinin yazınsal sarmalından
öyküyü kaleme alıyor da ondan.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle
ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisiyanlıştır?
A) I. cümlede, benzetme yapılıyor.
B) II. cümlede, üslupla ilgili açıklamalar
yapılıyor.
C) III. cümlede, okuyucunun durumuyla
ilgili bir sonuca varılıyor.
D) IV. cümlede karşılaştırma yapılıyor.
E) V. cümlede bir tahmin yapılıyor.
10. (I)Sait Faik'in (II)birkaç öyküsünü (III)okuduktan sonra (IV)anladımki okyanusu
bilmeden yaşıyormuşum. Onun kitaplarını okuyunca (V)ben de onun
rüzgârına kendimi kaptırdım.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin
hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C)
III. D) IV. E) V.
11. Naranya, pina (I), mango ve papaya
meyveleri (II)… O muhteşem, tatil çağrıştıran (III), hindistan cevizi ağaçları
(IV)… Burası alabildiğine bir kumsala sahip olan Dominik Cumhuriyeti'ydi.
Kristof Colomb Hint Okyanusu'na doğru yola çıkmıştı (V); ama kader onu buraya
sürüklemişti.
Bu parçadaki numaralanmış noktalama
işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C)
III. D) IV. E) V.
12. J. Shaw'ın dediği gibi (I):
"Buhran anlarında III. Selim (II), kendini korumak için ıslahatçılara
ihanet etmiş olsa da hayatta kalanlar ıslahatı yeniden başlatacak (III); hatta
daha da ileri götüreceklerdi (IV). Nitekim II. Mahmut döneminde ıslahatlar
devam etti hiç hız kesmeden (V)…
Bu parçadaki noktalama işaretlerinden
hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C)
III. D) IV. E) V.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde
öğelere ayırmada bir yanlışlık yapılmıştır?
A) Karacaoğlan / halk dilinin bütün inceliklerini
bilen bir ozandır.
B) Sanatçı / bütün şiirlerinde / halk
şiirinin özelliklerini / aktardı.
C) Bilinçli okurlar / sanatçıların /
birçok eserini / yorumlayabilirler.
D) Her sanatçı / eserine / kendi hayatını
/ yansıtır.
E) Sanatçı / Anadolu insanının
sıkıntılarını / başarıyla/yansıttı.
14. I. Denizle doğanın kaynaştığı bu
manzara, insanı büyülüyor.
II. Yaşlı kadın her sabah çiçeklerini
sulardı.
III. İskelede bekleyen adam bizi çağırdı.
IV. Her sorunun bir çözümü olduğunu
biliyordu.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden
hangileri öğeleri ve öğelerinin sıralanışı yönüyle aynıdır?
A) I. ve II. B) II. ve
III. C) I. ve III. D) III. ve IV. E) II. ve
IV.
15. Çağdaş Türk öykücülüğünün en önemli
kilometre taşlarından biri olan Sait Faik, hem kendi kuşağını hem de sonraki
kuşakları derinden etkilemişti.
Bu cümle ve cümlede kullanılan sözcükler
için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Farklı türden zarflar kullanılmıştır.
B) Türemiş yapıda sözcüklere yer
verilmiştir.
C) İsim tamlaması ve sıfat tamlaması
kullanılmıştır.
D) İlgi adılına yer verilmiştir.
E) Cümlenin yüklemi öğrenilen geçmiş
zamanın hikâyesiyle çekimlenmiş bir fiildir.
16. (I) Araba; inişli çıkışlı dağ
yollarına girmişti. (II) Bazen kurumuş sel çukurlarından geçiyor bazen boş tarlaların
kenarından gidiyordu. (III) Bu yollarda yorgunluktan inler gibi sesler çıkaran
kağnılara, çıplak ayaklı kadınlara rastlıyorduk. (IV) Yıkık bir değirmenin
önünde yaşlı bir adama rastladık. (V) Birkaç kelimeyle kim olduğumu anlattım.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle
ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede niteleme sıfatı
kullanılmıştır.
B) II. cümlede "-mış" ekiyle
türetilmiş sıfat-fiil kullanılmıştır.
C) III. cümlede işaret zamiri
kullanılmıştır.
D) IV. cümlede hem niteleme hem belirtme
sıfatı almış sözcük kullanılmıştır.
E) V. cümlede soru zamiri kullanılmıştır.
17. (I) Yeni açılan tünellerle Arhavi'ye
giden yol kısalmış. (II) Trabzon veya Batum üzerinden hava yoluyla ulaşım daha
rahat. (III) Artvin'in Karadeniz kıyısındaki iki ilçesinden biri olan Arhavi
engebeli arazi üzerine kuruludur. (IV) Eskiden ekilen pirincin yerine şimdi çay
yetiştiriliyor. (V) Büyük baş hayvancılık ve süt ürünleri de halkın geçim
kaynakları.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle
ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümle bileşik bir cümledir.
B) II. cümle bağlı bir cümledir.
C) III. cümle isim cümlesidir.
D) IV. cümle kurallı bir cümledir.
E) V. cümle basit bir cümledir.
18. (I) Gökten kapkara bir kavis ve o
kavisten bir yağmur perdesi sarktı. (II) Denize kaynayan beyaz bir çizgi çekti.
(III) Bu perdenin arkasından keskin mavi kıvılcımların denize sıçradıklarını
görüyorduk. (IV) Yağmurun önünde kaçıyorduk hızla. (V) Damlalar güvertede
cevizler gibi şakır şukur kırılıyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle
ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle basit, kurallı bir fiil
cümlesidir.
B) II. cümle bileşik bir cümledir.
C) III. cümle dolaylı tümleç, nesne ve
yüklemden oluşan kurallı bir cümledir.
D) IV. cümle bileşik, devrik, fiil
cümlesidir.
E) V. cümle basit bir fiil cümlesidir.
19. Söyle sevda içinde türkümüzü
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken?
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisi söylenemez?
A) Ekfiil vardır.
B) Niteleme sıfatı vardır.
C) Belgisiz zamir vardır.
D) Soru zarfı vardır.
E) Adeylem (isim – fiil) vardır.
20. Çocuğun yaşı çok ufak ama bilgisi
gerçekten fazlaydı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki
değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A) "çok" sözcüğü cümleden
atılarak
B) "fazlaydı" yerine
"inanılmazdı" sözü getirilerek
C) "ufak" yerine
"küçük" sözü getirilerek
D) "ama" bağlacı cümleden
atılarak
E) "bilgisi" yerine
"bilgileri" sözü getirilerek
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir
anlatım bozukluğu vardır?
A) Onunla konuştuktan sonra herkese çok
iyi davranmaya başladı.
B) Birçok yayınevi kitap satışlarını
artırmak için yeni kampanyalar düzenliyor.
C) Sadık'ın babasına böbrek yetersizliği
teşhisi konmuştu.
D) Köyün girişinde balıkçı teknelerinin
bağlandığı bir liman bulunuyordu.
E) Yağmurlu günlerde sıcacık bir odanın
penceresinden dışarıyı seyrediyordum.
22. Bir romancının sadece çağdaşlarının
değil, kendinden öncekilerin de eserleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gereksiz sözcük kullanılması
B) Tamlama yanlışlığı
C) Özne eksikliği
D) Çatı uyumsuzluğu
E) Nesne eksikliği
23. Buralarda ara sıra ne sürekli ne
inatçı bir kış olurdu. Bembeyaz, dümdüz ova ortasında kasaba her gün biraz daha
karlara gömülürdü. Nisan yağmurlarına kadar karlar altındaki kasabanın dar
sokaklarında dört beş ay hayat hareket kesilir; ne kağnılar geçer, ne manda
sürüleri dolaşır, ne at şakırtıları duyulurdu. Yalnız bazı günler bir tabut
arkasında mezarlığa yollanan ufak bir kalabalık karları hışırdatarak, öksüre
öksüre isteksiz, konuşmaksızın geçip giderdi. Sonra gene sessizlik, karların
büsbütün derin, korkunç ettiği bir durgunluk, deniz gibi gelir, bu sisli izi
çarçabuk örterdi.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili
aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kişisel duygulara yer verilmiştir.
B) Bir düşünce örneklerle açıklanmıştır.
C) Benzetmeye başvurulmuştur.
D) Farklı duyu organlarından
yararlanılmıştır.
E) Öyküleme anlatım biçimi kullanılmıştır.
24. (I) Her öykü bir olaya, bir duruma
ya da olay ve durumlar zincirine yaslanır. (II) Bu olay ve durumların belli bir
yerde ve zaman diliminde geçmesi gerekir. (III) Yer ve zaman öğesi dışında
hiçbir olay düşünülemez. (IV) Bu yönden öykülenen olay ve duruma bağlı olarak
yer de zaman da bir öyküde önemlidir. (V) Her öyküde bir olayın ortaya çıkışı,
bir gelişmesi bir de sona ermesi vardır. (VI) Bir öyküde anlatılan olayın
nerede ve ne zaman geçtiği mutlaka okuyucuya bildirilmelidir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden
hangisi akışı bozmaktadır?
A) II. B) III. C)
IV. D) V. E) VI.
25. (I) Bir ozanın, daha doğrusu bir dil
işçisinin düşün ve duygu evrenini tanımada en kısa yol onun sözlüğüne
bakmaktır. (II) Onun kullandığı kelimeler sanatçıyı ele verir. (III) Yaşamıyla
şiiri arasında tam bir denge kurmuş ozanların sayısı azdır. (IV) Şiirlerini
sevgiyle soluduğumuz bazı ozanları yakından tanıyınca ürpermemiz bundandır. (V)
O güzelim dizeleri bu mu yazmış gibisinden kuşkuya düşersiniz. (VI) Artık
eskisi gibi o şiirden tat almaz olursunuz.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense
ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26. Bir yazıyı sağlıklı kılan dilsel ve
düşünsel nitelikler cümlelerin sözcüksel ve sözdizimsel yapısına bağlıdır. Bu
yönden anlatım birimi olarak tümcenin bir tartımdan, bir denetimden geçirilmesi
gerekir. Yazar yazdıktan sonra dönüp yazdıklarını tekrar düzenlemelidir. Güç
bir iştir bu. Yazarları yeniden yazmaya zorlar. Bu yüzden çoğu yazarımız
yanaşmaz buna. Böyle olunca da —-
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) okuyucunun zevkle okuduğu, sürükleyici yazılar
ortaya çıkar.
B) hep aynı konuları işleyen yazılar
ortaya çıkar.
C) özgün olmayan, yazılar ortaya çıkıyor.
D) yazılarda anlatım bozuklukları, dil
yanlışları ortaya çıkıyor.
E) toplumdan kopuk yazılar ortaya çıkıyor.
27. Eleştirmen için her yazar ve eser
gençtir, yenidir. Fuzuli'ye, Şeyh Galib'e, Sezai Karakoç'a, Turgut Uyar'a
yaşlarına göre yer belirlemek eleştirinin değil edebiyat tarihinin işidir.
Edebiyat eseri özde biriciktir ve var olduğu zaman kadar sonraki zamanı da
kuşatan bir değere sahiptir. Bu nedenle zaman ve zeminle sınırlı olmaksızın her
okunuşta yeniden üretilir, ona yeni değerler yüklenir. Kendisini edebiyatçı
olarak niteleyen herkes bu esası bilir, buna göre hareket eder. Asıl olan
layıkıyla geleceğe kalmaktır. Kısacası —-
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) bazı sanatçılar eleştirmenden özel
ilgili bekler.
B) genç – ihtiyar, yeni – eski tanımları
eleştirmeni bağlamaz.
C) eleştiri daima edebiyat eserini takip
eder.
D) eleştiri vasat olanla, taklit edenle
uğraşmaz.
E) eleştirmenin okur üzerinde sürekli bir
etkisi vardır.
28. Eğer sanatçı, sanatın isteklerini
her şeyden önce göz önünde tutmazsa başarılı olamayacaktır. Balzac romanlarında
toplumun türlü dertlerini deşer, türlü çirkinlikleri, kusurları ortaya koyar,
dolayısıyla toplumun kafaca, ahlakça iyileşmesine yararlı olmuştur ama bu
romanlarını sırf bunun için de yazmamıştır. Amacı roman yazmaktı.
Parçanın başına düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Sanatçı sanatını toplum için seferber
etmelidir.
B) Sanatçılar toplumsal olaylar karşısında
antenlerini açık tutmalıdır.
C) Sanatçının çalışması her şeyden önce
sanal uğruna olmalıdır.
D) Sanatçı yapıtlarında gerçeğe bağlı
kalmaya dikkat etmelidir.
E) Sanatçı toplumun yanlışlarını düzeltmek
arzusunda olmalıdır.
29. —- Bundan dolayı ona büyük önem
vermek gerekir. Aynı dili konuşan insanlar millet denilen sosyal varlığın
temelini oluştururlar. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir araç olduğu
için, insan topluluklarını bir yığın, veya kitle olmaktan kurtararak,
aralarında "duygu ve düşünce birliği" olan bir topluluk yani
"millet" haline getirir. Dilini bilmediğimiz bir ülkede etrafımızda
milyonlarca insan bulunsa da kendimizi yalnız hissederiz.
Parçanın başına düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Dil, bir milletin kültürel değerlerinin
başında gelir.
B) İnsan içinde yaşadığı toplumda dili
hazır bulur.
C) Dil, bir milletin yaşadığı değişimlere
paralel farklılıklar gösterir.
D) Kendi milletinin tarihini öğrenmek
isteyen kişi önce dilini öğrenmelidir.
E) Bir dil, insanı ve eşyayı en açık
biçimde ifade edebilmelidir.
30. Yazınbilimcilerin üzerinde durduğu,
tartıştığı bir sorudur bu. Sayanlar da var, saymayanlar da. Bana göre yazınsal
yaratımın bir uzantısıdır eleştiri. Bir yaratımı oluşturan, yönlendiren
etkenler üç aşağı beş yukarı eleştiri için de geçerlidir. Şöyle ki yazınsal
yaratımın çıkış noktası nasıl yazarın kişiliğiyse eleştiri yazısında da çıkış
noktası eleştirmenin kişiliğidir. Yaratma süreci içinde yazarın sürdürdüğü
etkinliği eleştirmen de gösterir.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine
karşılık söylenmiş olabilir?
A) Eleştiri nesnel yargılarla ayakta
kalabilir mi?
B) Eleştiri yazınsal bir yaratı
sayılabilir mi?
C) Duygularını işe karıştıranlar gerçek
eleştirmen olabilir mi?
D) Eleştirinin edebiyatın gelişmesine
katkısı var mı?
E) Eleştiri okurla yazar arasında bir
köprü kabul edilebilir mi?
31. Uzun yıllardır edebiyatımızda şiir
çevrilebilir mi çevrilemez mi konusu tartışılmakta. Bir grup "şiir
çevrilemez" gibi bir önermeyi körü körüne savunmakta. Hiç şiir çevirisi
yapılmasa Homeros, Vergilius, Dante, Shakespeare, Baudelaire, Keats, Shelley
gibi şairleri okumak için okurun sayısız dil öğrenmesi gerekecekti. Her
edebiyatseverin böyle bir olanağa sahip olmadığı düşünüldüğünde bunun aslında
toplumsal gerçeklikle uyuşmayan epeyce "lüks" bir tavır olduğunu
herkes görebilir. Böyle düşünenler yüzünden ülkemizde şiir çevirisi hak ettiği
değeri bulamamış. Türk okuru Dünya şiirini çok geriden takip edebilmiştir.
Parçada asıl anlatılmak istenen düşünce
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bütün şiir çevrilerin aynı yetkinlikte
olmasının mümkün olmadığı
B) Türk okurunun kötü çevirilerden dolayı
Batı şiirini takip edemediği
C) Şairlerin şiir çevirisi konusunda
birbirlerinden çok farklı düşündüğü
D) Şiirin orijinali ile çevirisi arasında
çok büyük farklılıklar olduğu
E) Şiir çevirisine karşı çıkanlar yüzünden
ülkemizde okurun ve şiir çevirisinin zarar gördüğü
32. Eleştiri, sanat ve edebiyat
dünyasının en tartışmalı alanlarından biridir. Fonksiyonları, yöntemleri ve
niteliği yüzyıllardır tartışılmasına karşın yine de genel geçer ölçütleri
tespit edilebilmiş değildir. Eleştiride asıl problem yöntem konusunda
odaklaşmakta. Yani bir sanat yapıtını adilane bir şekilde değerlendirebilmek
için onu hangi değerlere, ölçütlere başvurarak yorumlayacağız? Ne var ki bu
sorunun cevabında henüz ortak bir payda tespit edilememiştir. Yani sanat eseri
için "eğer sanatsal ürün şu özellikleri taşıyorsa iyi, şu özellikleri
taşıyorsa kötüdür." denilebilecek, herkesin kabulleneceği genel geçer bir
ölçüt yok.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin
hangisinden yakınmaktadır?
A) Günümüzde eleştiri yöntemlerinin
oldukça farklı biçimde değişmesinden
B) Eleştiri türünün eskisi kadar ilgi
görmemesinden
C) Çoğu eleştirmenin yaşadığı ilgisizlik
nedeniyle eleştiriden uzaklaşmasından
D) Eleştiride nesnel ölçütlerin
belirlenmemiş olmasından
E) Eleştirinin sanatçıyı yönlendirme
işlevini yitirmiş olmasından
33. Fotoğraf icat olduğunda resim
sanatının önemini yitireceğini, dahası yok olacağını ileri sürenler bile
olmuştu. Sinema icat olduğunda da benzer şeyler fotoğraf için söylenmişti.
Resim sanatı, fotoğrafın asla yapamayacağını yapmayı sürdürdü. Fotoğraf da sinemanın
asla beceremeyeceğini. Hepsi dünyayı, yaşamı yorumlamanın kendine özgü dilini,
dillerini oluşturdu.
Bu parçada anlatılmak istenen
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanat eserleri dış gerçeği yorumlayarak
sunar.
B) Her görsel sanat dünyayı ve yaşamı kendine
has yorumlar.
C) Fotoğraf sanatı olayları resimden daha
nesnel biçimde yansıtır.
D) Sanatın amacı toplum sorunlarını
yansıtmak ve bunlara çözümler üretmektir.
E) Sinema gereken desteği bulamadığı için
kaliteli filmler ortaya çıkmamaktadır.
34. İstanbul'un gezilmeye, görülmeye
değer yerleri pek çoktur. İlçelerden semtlere, mahallelerden sokaklara kadar
öyle önemli yerler var ki görülecek. Ne yazık ki İstanbul'da yaşayanlar
buraların farkında bile olmuyorlar. Belki farkındalar; ancak ilgilenmiyorlar. Bu
bir bakıma evlerimizin en güzel odalarının misafirlere ayrılması gibi.
İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliklerine halkımız kapılarını kapatmış,
turistlere açmış sanki. Bu İstanbul halkı adına üzücü bir durum.
Parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) İstanbul'un tarihi ve doğal
güzelliklerinin bakımsız olmasından
B) İstanbul'un tarihi ve doğal
güzelliklerine halkın ilgisiz kalmasından
C) İstanbul'un tarihi ve doğal
güzelliklerine turistler tarafından zarar verilmesinden
D) İstanbul'un tarihi ve doğal
güzelliklerinin gerektiği kadar tanıtılmamasından
E) İstanbul'un tarihi ve doğal
güzelliklerine yenilerinin katılmamasından
35. Gerçek yazar kendisinden önce
bilinmeyen birtakım duygular bulan ya da o duyguları yaratan kişi değildir. Hiçbir
sanatçı insanlıkta yeni bir duygu bulmaz, yeni bir duygu yaratmaz. Zaten var
olan duyguları söyler. Ancak öyle söyler ki biz o duyguların o şairlerin
söylediğinden başka türlü söylenmeyeceğini, o şairin duygularına en uygun
deyişi bulunduğunu anlarız. Yeni yazar, eskimeyen ölmeyen yazar bir dil
arasından insanlara kendilerini en iyi anlatacak, sezdirecek şekiller bulmuş
olan adamdır.
Parçaya göre gerçek yazarın özelliği
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Herkesten farklı konuları işlemesi
B) İnsanda yeni duygular keşfetmesi
C) Kişisel duygu ve düşüncelerine öncelik
vermesi
D) Biçimden çok içeriğe önem vermesi
E) Dili en güzel biçimde kullanması
36. Toplumcu gerçekçi Türk edebiyatının
usta ismi Orhan Kemal'in temel kaygısı "önce ekmek" olan insanları ve
bu insanların özlemlerini anlattığı "Önce Ekmek" adlı öykü kitabı
geçtiğimiz günlerde tekrar basıldı. Önce ekmek diyenlerin dünyasından çocuklara
eserlerinde önemli bir yer veren Orhan Kemal'in bu öykü kitabında da çocuklar
ön planda. Kitaptaki 17 öykünün sekizinin baş kahramanı çocuklar. Bu öykülerde
çocuklar "ekmek kavgası" nın neferleri oldukları gibi tam da Orhan
Kemal'in inandığı ışıklı, aydınlık tarafları olan kişiler. Orhan Kemal,
insanlığın yarını adına görmek istediklerini çocukların dünyasında
somutlaştırıyor. Yazar insana inanır, yarını kurma mücadelesinde öncelikle
insana önemli bir rol verir. Duru bir Türkçeyle yazılmış öykülerde dikkatimizi
çeken bir diğer nokta, Orhan Kemal'in insan psikolojisini yansıtmadaki
başarısıdır.
Bu parçada Orhan Kemal'le ilgili
aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Öykülerinde rahatça anlaşılan bir dil
kullandığına
B) Gelecek için düşündüklerini öykülerinde
anlattığı çocuklarda somutlaştırdığına
C) Öykülerinde insanın duygu dünyasını
anlatma konusunda başarılı olduğuna
D) Öykülerinde ekmek kavgası içinde olan
insanları anlattığına
E) Öykülerinin konularını seçerken günceli
anlatmaya çok fazla dikkat ettiğine
37. Nobel ödüllü yazar Necip Mahfuz
tüccar bir ailenin çocuğu olarak 1912'de Kahire'de doğmuştu. Felsefe
eğitiminden sonra ülkesindeki ününü 1939 yılında başladığı hikâye ve roman
yazarlığıyla sağlamıştı. İlk ürünlerinde tarihi roman türüne ilgi duymakla birlikte,
bir süre sonra toplumsal sorunlara eğilmiştir. Yapıtlarında en çok da Mısır
orta sınıfının hayatını ele almıştır. Yazar, kendisinden önce gelen ustaların
izinden gitmiş ve Arap romanında yeni bir devir açmıştır. Geride kırk kadar
roman, yüz kadar öykü ve otuzu aşan senaryo bırakmıştır. Bir bütün olarak
baktığımızda Mahfuz'un hayatı ve romanlarıyla modern Mısır'ın siyasi ve
toplumsal tarihi bütünüyle örtüşecektir.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Roman türünde Arap edebiyatında yeni
bir çığır açtığına
B) Romanlarında tarihten ve toplumdan
seçtiği konulara değindiğine
C) Yazmayı yaşam biçimi haline getirdiğine
D) Kendinden önceki büyük yazarları örnek
aldığına
E) Değişik türde eserler yazdığına
38. 1979 yılında kurulan yayınevimiz
"Okumak çocuklar için serüven olmalı!" anlayışından yola çıkarak
günümüz çocuklarının severek, eğlenerek okuyacakları kitaplar basmaya
çalışıyoruz. Çocukların sosyal, düşünsel, duygusal gelişimlerine katkıda bulunacak
nitelikli eserler üretmekteyiz. Bu amaç doğrultusunda çocuğun yaşamından yola
çıkan, gerçek dünyada var olan olayları, ilişkileri ve güzellikleri çocuğun
hayal dünyası ile birlikte anlatan kitapları seçmekte ve sunmaktayız.
Yayımladığımız çocuk kitaplarının sadece bir kültür hizmeti olmadığının, bu
ülkenin geleceğini de üzerinde taşıdığının bilincindeyiz. Çevreye, topluma
duyarlı gençlerin yetişmesine katkıda bulunma arzusu ve bu sorumluluk
duygusuyla yolumuza devam ediyoruz.
Bu parçada sözü edilen yayıneviyle ilgili
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yayımladıkları eserlerle topluma
faydalı gençler yetiştirmeyi hedeflediklerine
B) Çocukların gelişimine yardımcı olacak
eser yayımladıklarına
C) Çocukların yetişkinlerle yaşadıkları
sorunları yayımladıkları eserlerde dile getirdiklerine
D) Yayımladıkları kitaplarda çocuğun
yaşadıklarıyla hayal gücünü birleştirdiklerine
E) Çocukların eğlenerek okuyacakları
kitaplar üretmeye çalıştıklarına
39. Dünyaca ünlü bilimkurgu yazan, Jules
Verne'i ailesinin denizciliğe olan ilgisi hem özel yaşamında hem de yazın
alanında çok etkilemiştir. Öyle ki henüz küçük bir çocukken gemilerde tayfalık
yapmak için evden kaçmayı bile göze almıştır. Jules Verne, öğrenim için gittiği
Paris'te tiyatroyla ilgilenmeye başlamıştır. İlk yapıtı bir tiyatro oyunudur.
Tüm vaktini Paris'teki kütüphanelerde uzay, arkeoloji, antropoloji, matematik,
fizik gibi bilim kitapları okuyarak geçiren Jules Verne'nin ilk romanı
"Balonla Beş Hafta" çok büyük ün kazanmıştır. Yazar, birçok icadı çok
önceden tahmin edip kurgulayarak romanlarına konu ettiği için kimi çevrelerce
"Bilim falcısı" olarak adlandırılmıştır. Kitaplarında söz ettiği
icatlar gerçekleştiğinde onun kullandığı isimler verilmiştir. Jules Verne
yapıtları başka dillere en çok çevrilmiş yazardır.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Eserlerinde döneminde bilinmeyen ve
bulunmayan icatlara yer verdiğine
B) Yazarın gerçekleştirmek istediği daha
pek çok hedefinin bulunduğuna
C) Birçok değişik dile çevrilerek çok
sayıda ülkede eserlerinin okunduğuna
D) Tiyatro ve roman gibi farklı türlerde
eserler yazdığına
E) Sanatında ve özel yaşamında
denizciliğin etkisinin büyük olduğuna
40. Tanzimat’la birlikte siyasal ve
toplumsal yaşamda başlayan yenileşme, ister istemez yazın alanında yankısını
gösterir. Gazetelerin yayımlanması, yeni düzyazısal türlerin denenmesi, şiire
yeni kavramları yerleştirme çabaları eleştirel boyutlu tartışmaları beraberinde
getirmiştir. Ancak belirli konuların etrafında dönüp durur bu tartışmalar.
Bunlara bir ad koymak gerekirse bir tür gramer eleştirisi gibidir. Yapıtlarda
kullanılan Arapça, Farsça sözcüklerin kullanımlarındaki yanlışlar üzerinde
durulur. Yabancı kökenli sözcüklerle oluşturulmuş tamlamaların kurallara uygun
olup olmadığı tartışılmıştır.
Parçada Tanzimat dönemiyle ilgili
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Düzyazıda yeni türlerin denendiğine
B) Eleştirilerin daha çok dille ilgili
olduğuna
C) Dilde yabancı kökenli sözcüklerin daha
fazla kullanıldığına
D) Yapıtlarda sosyal değişimin izlerinin
görüldüğüne
E) Toplumsal yaşamda birtakım
değişikliklerin yaşandığına
CEVAP ANAHTARI
1-E 2-D 3-A 4-E
5-C 6-E 7-A 8-D 9-E 10-D 11-C
12-E 13-C 14-C 15-D 16-C 17-B 18-D
19-A 20-C 21-C 22-B 23-B 24-D 25-B
26-D 27-B 28-C 29-A 30-B 31-E 32-D
33-B 34-B 35-E 36-E 37-C 38-C 39-B
40-C
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.