1. Ben kitapların okunma zamanları
olduğuna inanırım. Zamanı gelince o kitap, okunmak istediğini söyler zaten. Eli
kalem tutmaya henüz alışmamış bir çocuğa yazı yazdırmaya çalışmakla, okumayı
henüz sevememiş bir çocuğa Suç ve Ceza'yı okutarak işe başlamak aynı olumsuz
sonuçları doğurur.
Bu parçada anlatılmak istenen
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşla birlikte kişilerin yazınsal
ilgileri farklılaşır.
B) Her kitap her yaşta okunmaz.
C) Klasik yapıtlar her yaştan okura
seslenmez.
D) Bazı kitapların anlaşılması çaba
gerektirir.
E) Algılama yetenekleri gelişen bir çocuk
her kitabı okuyabilir.
2. Bir zorluğu çözümlerken, bir engeli
ortadan kaldırmaya çalışırken bazen sürpriz olaylarla karşılaşırız. Pek karışık
ve içinden çıkılmaz daha büyük engeller karşımıza dikilir. Böyle durumlarda
"—-." deriz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki
deyimlerden hangisi getirilebilir?
A) Ayıkla pirincin taşını
B) İş inada bindi
C) Sabrım tükendi
D) Atı alan Üsküdar'ı geçti
E) Yer demir gök bakır
3. (I) Bizdeki editör ya da yayın
yönetmenlerinden pek çoğu yayıma hazırladıkları bir kitap kapağının nasıl ilgi
çekici hâle getirilebileceğine bir türlü karar veremez. (II) Sayfa kenar
boşluklarının, yazı puntosunun büyüklüğünün ne kadar olması gerektiğini bir
bakışta anlayamaz. (III) Önüne gelen tasarımın iyi mi kötü mü olduğunun, daha
önemlisi, nasıl olması gerektiğinin içinden kolayca çıkamaz. (IV) Hâlbuki
bunlar bilinmeden nitelikli editör ya da yayın yönetmeni olunmaz. (V) Buna
bağlı olarak bir yazar da birlikte çalıştığı editörün çok yönlü bu birikimine
güvenmek ister.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin
hangisinden sonra düşüncenin akışına uygun olarak "Yaygın eğilime ve
beklentiye bakılırsa bunlar olmazsa olmaz özellikler değildir sanki."cümlesi
getirilmelidir?
A) I. B) II. C)
III. D) IV. E) V.
4. Bir kentin yüzü size, içinde yaşayan
insanın entelektüel yapısını anlatır; bir kente bakarak o kentin insanlarının,
toplumsal davranış biçimi ve siyasi, ekonomik ilişkilerinin yapısı hakkında
bilgi sahibi olabilirsiniz.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Yeterlik fiili
B) İlgeç
C) Durum eki almış sözcükler
D) Belgisiz sıfat
E) Ünsüz yumuşaması
5. Kitapçıların "çok
satanlar" bölümünü süsleyen yapıtlar öyle çok olumsuz eleştiriye maruz
kalıyor ki… Yapıtların yazınsal değerlerinin yanı sıra onları okuyan modern
okur da "seçkin" yazarlar, eleştirmenler ve "bilinçli"
okurlar tarafından sığ olmakla suçlanıp yerden yere vuruluyor. Çok satan yapıt,
yazınsal dil bakımından Savaş ve Barış ile elbette yanşamayabilir hatta seçkin
bir edebi dile bile sahip olmayabilir. Ancak "Her yazınsal yaratının
işlevi insanı, insana anlatmaktır." ilkesinden hareketle bu yapıtların da
bir şekilde insanı farklı yönleriyle okura anlattığını; yazarın okur arasında
bir bağ kurmayı başardığını kabul etmek gerekir.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine karşı
çıkılmaktadır?
A) Yetkin yapıtların görmezden gelinmesine
B) Yapıtların salt ticari kaygıyla kaleme
alınmasına
C) Eleştirmenlerin ve okurların çok
satmayan yapıtların başarısız olduğunu ileri sürmesine
D) Çok satan yapıtların ön yargılı bir
yaklaşımla tamamen değersiz görülmesine
E) Çok satan yapıtların yazınsal
niteliklerden yoksun olmasına
6. "Akıcı kitap" sözünü artık
ne zaman duysam enikonu bir "tutulma" hissi yaşarım. Kitabın akıcı olanının,
kolaya kaçan okur için daha değerli olduğunu bilirim. Birçok şeyin kolayına
hoşgörü gösterebilmeme rağmen söz konusu kitap olduğunda hoşgörüsüz biri
oluyorum. Faulkner, bir Japon okurunun: "Kitabınızı iki defa okumama
rağmen hiçbir şey anlamadım." demesi karşısında "İyi, o zaman üçüncü
kez okuyun." demesi belki de kolayı arzulayan bütün okurlara verilmiş bir
cevaptır. Ne yazık ki akıcı kitap, kendi ucuz piyasasında kendisine has, kolayı
okuyan bir okur kitlesi oluşturdu.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin
hangisinden yakınmaktadır?
A) Yaşananları yansıtan kitapların ilgi
görmeyişinden
B) Yalın anlatımlı yapıtlara olumsuz bir
bakışla yaklaşılmasından
C) Okurların nitelikli yapıtlar karşısında
ortak bir tutum sergilemeyişinden
D) Niteliksiz bir yazın anlayışının
okurlar arasında ya-yılmasından
E) Bazı yazarların yapıtlarını
oluştururken gerekli özeni göstermeyişlerinden
7. Amacını işe başlarken saptamayan
kişi, hem zamanını hem enerjisini boşu boşuna harcar durur. Ne konuşacağımızı
tasarlamadan yaptığımız bir telefon görüşmesinin bile bir iki tümceden sonra ne
anlamsız bir söyleşiye dönüştüğünü sıkça yaşamıyor muyuz? Bir arkadaşımıza
yazacağımız iki satır mektubu bile ne yazacağımıza karar veremediğimiz için
bitiremediğimiz olmadı mı hiç? Oysa neyi yazacağına, telefonda ne
konuşulacağına, bir günün nasıl geçirileceğine ilk baştan karar verilse böyle
mi olur? Kararsızlık bizi durağanlaştırıyor, heyecanımızı yitiriyoruz. Şurası
gerçek ki yalnızca yazma eyleminde değil, yaşamımızın her anında da bir amacımız
varsa ulaşırız sonuca.
Bu sözleri söyleyen kişiden aşağıdaki
tutum ve davranışların hangisini sergilemesi beklenebilir?
A) Çevresine yardımcı olmaya çalışma
B) Karamsarlığa kapılmadan umutlu olma
C) Mutluluk arayışı içinde olma
D) Kontrol edemediği gelişmelerden yakınma
E) Planlı yaşama
8. (I) Yazarın on kısa öyküden oluşan
yeni kitabı, Arthur Doyle'un, "Bence hayatın alışılmış, olağan akışı
dışındaki her şey anlatılmaya değerdir bu dünyada." sözüyle açılıyor. (II)
Öyküleri okudukça bu sözün çağrışımları, daha iyi yankı buluyor okurda. (III)
Yazar, gene denizlerden, gemilerden ve martılardan çıkıyor yola; sonra
yoksulların ve kimsesiz çocukların dünyasına incelikle giriyor. (IV) Ama onlara
bambaşka ve alışılmadık bir yerden bakıyor bu defa. (V) Biraz daha serpilmiş
sanki kalemi, daha çok etkiliyor okurları.
Bir yazar ve öykülerinin anlatıldığı bu
parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden
hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir alıntıyla öykülerine
başladığından söz ediliyor.
B) II. cümlede, öykülerin ilerleyen
bölümlerinde alıntının daha anlaşılır hâle geldiği dile getiriliyor.
C) III. cümlede, daha önce de işlediği
konulara değindiği söyleniyor.
D) IV. cümlede, anlattıklarına farklı bir
bakış açısıyla yaklaştığı belirtiliyor.
E) V. cümlede, kalıcı saptamalar yaptığına
değiniliyor.
9. Bizler kitapları, gazeteleri okuyup
bir kenara bırakırız. Çoğu kez üzerinde düşünmeye değer bir şey bulamayız.
Kitabı elimizden bıraktığımız anda kitapla ilgili söyleyecek bir şeyimiz neredeyse
yoktur; güzel, sıkıcı, idare eder gibi kısıtlı lafları saymazsak. Okudukları,
dinledikleri, izledikleri üzerine birkaç söz edebilenler ve de bunlarla ilgili
birkaç satır yazı yazabilenler, günlük hayatın dışına çıkabilmiş ender insanlar
kabul edilir. Bu yalnızca üstün yetenek sahibi insanlara hasmış gibi görülür.
Çünkü bizim için bazen bir dilekçe bile yazmak çok zor ve aşılması mümkün
olmayan bir engeldir. Herkesin usta birer kaleme sahip olamayacağı bir gerçek
ama en azından her insanın kendini ifade edebilecek ve derdini
anlatacak kadar kalem oynatabileceğine inanması gerekiyor.
Bu parçada anlatılanlara göre altı çizili
sözle belirtilenin gerçekleşmemesi,
I. Donanımlarının farkında olmamak
II. Yüzeysel bilgilerle yetinmek
III. Herkes gibi düşünmeyi başaramamak
IV. Yazma uğraşını ulaşılmaz görmek
düşünce ve tutumlarının hangilerinden
kaynaklanmaktadır?
A) I. ve II. B) I. ve
IV. C) II. ve III. D) II. ve IV. E) III. ve
IV.
10. (I) İlk filmlerden itibaren
sinemamız ve sonrasında televizyonlar, popülerliğinden, çok okunmasından ve
sinema tekniğine en yakın tür olmasından dolayı romanlardan yararlanmıştır.
(II) Daha sonraki dönemlerde de romanlardan yola çıkarak bol miktarda senaryo
yazılmıştır. (III) Hemen her türden ürün veren yazarlarımızın romanları
beyazperdeye aktarılmıştır. (IV) Bunda romanın yapısal özelliklerinin ve geniş
kitlelerin ilgisini çekmesinin etkisi olduğu söylenebilir. (V) Hatta sinemanın,
romanın görselleştirilmiş biçimi olduğu ve romana yönelmesinin doğal
karşılanması gerektiği düşünülebilir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin
hangilerinde "Roman neden sinemaya kaynaklık etmiştir?" sorusunun
yanıtına değinilmemiştir?
A) I. ve II. B) I. ve
III. C) II. ve III. D) III. ve IV. E) IV.
ve V.
11. (I) Hayat üzerinde düşünmeyişimiz ve
onu anlatmaya önem vermeyişimiz, bizde tarih bilincinin gelişmesine engel
olmuştur. (II) Batı'da tarih bilincinin bizimkinden çok yüksek oluşunun sebebi,
onların yaşadıkları hayatı, resim, mektup, hatıra veya gerçeği veren roman
şeklinde ortaya koymalarıdır. (III) Türkiye gittikçe değişmekte ve eski hayatı
bilenler, tarihî anları yaşayanlar birer birer göçmektedir ne yazık ki. (IV)
Yakın tarih, bugün bilinmez olduğu gibi yarın da karanlık kalacak gibi
görünmektedir. (V) Bu yüzden gelecek kuşakların tarih bilincini efsanelerin
kuşatmasından kurtarmak için canlı ve gerçek hatıralar kaleme alınmalıdır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle
ilgili olarak aşağıda verilenlerin hangisiyanlıştır?
A) I. cümle, sıralı bir cümledir.
B) II. cümle, bir isim cümlesidir.
C) III. cümlede, birden çok yan cümle
vardır.
D) IV. cümle, olumlu, kurallı bir
cümledir.
E) V. cümle, birleşik bir eylem
cümlesidir.
12. (I) Dil açısından bu deneme çok
etkileyici. (II) Değindiği konulara baktığımızda yazarın donanımlı biri
olduğunu hemen fark ediyoruz. (III) Sözcüklere yüklediği yoğun anlamlar yönüyle
okuduklarımız arasında ayrı bir yer tutuyor deneme. (IV) Dilin estetik
kullanımının nasıl olması gerektiğini görüyoruz. (V) Klişe kaçmayacağını
bilsem, şiirsel bir anlatımı var denemenin, diyeceğim.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin
hangisinde üslupla ilgili bir özelliğedeğinilmemiştir?
A) I. B) II. C)
III. D) IV. E) V.
13. Bazen bir şeyler yazmak ( )
başlangıçta kolay gibi görünse de iş başa düşünce hiç de söylendiği gibi
olmuyor ( ) Oysa bir yazıyı okumak kolaydır değil mi ( ) İstediğiniz zaman ( )
istediğiniz yazardan istediğiniz öyküyü, makaleyi, denemeyi vb. istediğiniz
yerde okuyabilirsiniz. Ama yazmak öyle mi ya ( )
Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen
yerlere aşağıda- kilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla
getirilmelidir?
A) (:) (.) (?) (;)
(?)
B) (,) (.) (?) (,) (?)
C) (;) (.) (?) (;)
(!)
D) (,) (.) (.) (,) (!)
E) (;) (.) (?) (;) (?)
14. (I) Akademik çalışmalarıyla olduğu
kadar deneme ve eleştirileriyle de tanınan çok yönlü bir yazın adamıydı o. (II)
Yazdığı deneme ve eleştiriler, Türkiye'de olduğu kadar dünyada da geniş
yankılar uyandırdı, edebiyat eğitimcileriyle öğrencilerin başvuru
kaynaklarından biri oldu. (III) Yazarın son yapıtı "Yazın, Gene
Yazın" ilk bakışta birbirinden bağımsız yirmi denemeden oluşan bir derleme
gibi görünse de bunlar bütüncül bir yapıtın bölümleridir. (IV) Her biri yazın
olgusunun belirli bir yönünü irdeleyip aydınlatmayı amaçlar. (V) Böylece
kitabın başından sonuna, biçiminden içeriğine, gelişiminden değişimine,
yazarından okuruna sorgular. (VI) Yazına adanmış bir yaşamın damgasını taşıyan
özgün, tutarlı, olabildiğince bütüncül yanıtlar bulmaya çalışır.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense
ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C)
IV. D) V. E) VI.
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kalma
durum eki alan sözcük sıfat görevinde kullanılmıştır?
A) Bu işe başlamakla yerinde bir karar
verdiğinizi söylemeliyim.
B) Bu şair, daha yirmisinde, bir şiir
ödülü almıştı.
C) Okuma alışkanlığı, çocuklukta
kazanılırsa kalıcı olur.
D) Projeleriniz sözde kalmasın, gelin
birlikte gerçekleştirelim.
E) Arabayı yüksek hızda kullanmak bazı
tehlikeleri ortaya çıkarıyor.
16. Hiçbir zaman slogan edebiyatı
yapmadı. Yani katı olmadı. Hep insanı ele aldı. Ona göre insandı, edebiyatın
ana kaynağı ve amacı. Uzun aralıklarla da olsa, okurla her buluşmasında,
kitapları ilgiyle karşılandı, okundu. Özgün anlatımlı olabildiğince yalın
öykülerle yazın coğrafyamızı zenginleştirdi.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü
edilen öykücünün bir özelliği değildir?
A) Güdümlü bir sanat anlayışından uzak
olma
B) Çok sık kitap yayımlamama
C) Alışılmış söyleyişlerin dışına çıkma
D) Anlatımda sadeliği benimseme
E) Zengin bir sanatsal kaynaktan beslenme
17. Şimdiye dek sanatımla ilgili olarak
yapılmış tespitler içinde en sevdiğim, vaktiyle çizgi roman festivali sırasında
genç bir takipçimin söyledikleriydi: "Sizi görünce, çizgilerinizi neden
çok sevdiğimi daha iyi anladım. Meğer karakter olarak da aynen çizgilerinize
benziyormuşsunuz!" demişti, inandığım bir şeydir bu benim. —-.
Çizgilerimde özen ve sevimlilik varsa bu, benim içimden yansıyordur.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin
akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) İnsan, kendini yaptığı işe yansıtır
B) Benim için çizgi roman siyah-beyazdır
C) Bu yüzden de yeni çalışmalar yapacağım
D) Her sanatçının en önemli eleştirmeni
okurlarıdır
E) Dile getirmek istediğim konular zaman
içinde değişiyor
18. (I) Burası, Ege'nin şirin mi şirin
bir dağ köyüdür. (II) Köyün dağları çam, meşe, ardıç, çınar ve kestane
ağaçlarıyla kaplıdır. (III) Dağlarda biriken karlar baharla birlikte erir. (IV)
Akan sular dağların kuytularında göletler oluşturur. (V) Yükseklerden süzüle
süzüle gelen kar suları buralarda birikir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin
hangisinde öğelerin dizilişi "özne ve yüklem" biçimindedir?
A) I. B) II. C)
III. D) IV. E) V.
19. Son derece yalın ve içten olan bu
yapıt, yalnızca birkaç sayfada karakterlerini günlük yaşamlarımızdaki simalara
dönüştürüyor, bizi karakterlerin geçmişleriyle gelecekleri üzerine kurduğumuz
düşüncelerle baş başa bırakıyor.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda
verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Yüklemler, çatı bakımından etkendir.
B) Öznesi ortak sıralı bir cümledir.
C) Birden fazla tamlananı olan bir ad
takımı kullanılmıştır.
D) Birleşik zamanlı fiil vardır.
E) Bağlaçlara yer verilmiştir.
20. —-. Evet, belki okuma listelerindeki
tüm eserler uygun olmayacaktır onlar için. Fakat okuma uğraşı zaten katlanarak
büyüyen bir sevdadır. Bir yazarla tanışırsın, öyle etkilenirsin ki onu
etkileyenleri de bilmek istersin. Böylece sürer gider. Sevdiğimiz yazarın
sevdiği yazarları da okumaya başlarız mesela. Kitapların içindeki atıflardan,
başka eserlere yolculuk başlar.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Bazı okurlar ömür boyu yalnızca
beğendiği sanatçıların yapıtlarını takip eder
B) Okuma macerasına yeni atılan insanların
bir yol haritasına ihtiyacı vardır
C) Hayatta bilinmesi gereken ne varsa
bunların hepsini kitaplardan öğrenmeyi bekleyenler hayal kırıklığına
uğrayacaktır
D) Yıllar boyu okumayı düzenli bir şekilde
sürdüren azimli okurlar vardır
E) Okurlar, yazarların yapıtlarını
okuyarak bir yönüyle onların yaşantılarına ortak olurlar
21. Eleştirmen ne şairleri ne de onların
şiirlerini sevmek zorundadır. Eleştirmen olsa olsa yaptığı işi sevmek ve
bilerek yapmaktan sorumludur. Asıl sanat dışı olan, işte bu "sevmek",
"hoşlanmak" gibi sözcükler ve kavramlardır. Eleştiri pratiğiyle
ilgili değildir bunlar, birer eleştiri terimi değildir. Eleştirmen, konusu
karşısında yani bir edebiyat yapıtı karşısında, edebiyat alanındaki bilgisiyle,
birikimiyle bir de sezgisiyle yapayalnızdır. Yani eleştiri de bir iştir, bir
alandır, bir uğraştır.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine
karşılık söylenmiş olabilir?
A) Eleştirmenlerin, kitapları nesnel
biçimde değerlendirdiğini düşünüyor musunuz?
B) Eleştirinin diğer türlerden daha
önemsiz görülmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
C) Eleştirmenlerin sevmediği yapıtları ele
almadığı söyleniyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
D) Günümüzde eleştirmenler şairlere karşı
abartılı eleştiriler yapmıyor mu?
E) Bir kitabı yalnızca kapağının
üzerindeki adına bakarak yargılayanları nasıl değerlendirirsiniz?
22. Okuduğum kitap, müzik ile şiir
arasındaki bağlantıyı inceleyen, müziğin kültürel etkileri üzerine değişik
açılardan yeni görüşler sunan, düşünmeye çağıran geniş oylumlu, değişik
bilgiler sunan bir çalışma. Yazar, müziğin lirik bir ifade biçimi, estetik bir
deneyim olduğu, hayatın çok farklı alanlarına dokunduğu ve dokunduğu her yerde
etkide bulunduğu, iz bıraktığını belirtiyor. Müziğin, hayatı şiirselleştirdiğinden
söz ediyor. Tam da bu nedenle, dinleme alışkanlığımızın değişmesine,
dönüşmesine katkıda bulunacak bir yapıt. Yazar şiirselliğini yitiren, insanları
gerginliğe iten yaşamın müziğin etkileriyle yeniden şiirsellik kazanacağını
söylüyor.
Bu parçadan tanıtılan kitapla ilgili
olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Kuşatıcı bilgiler içerir.
B) Çeşitli saptamalar sunar.
C) Farklı bir bakış açısı geliştirir.
D) Öğreticilikten uzaktır.
E) Klasikleşmiş davranışlarımızın
değişmesini sağlar.
23. —-. Elbette yaşadıklarını,
gözlemlerini, doğrularını, inançlarını sanatına aksettirecektir. Yazarın
yazdıkları hayata değecek, toplumdan kopmayacaktır. Elbette her insan gibi
yazar da ideolojiden, inançlarından, siyasetten soyutlanamaz. Bu anlamda her
yazarın düşünsel tavırları şöyle ya da böyle yapıtlarına yansıyacaktır. Bunda
garipsenecek bir yan yoktur. Ama belli bir estetik kaygı gütmeden, sanatının
olmazsa olmaz gereklerini yerine getirmeden, baştan sona bir mesaj verme
kaygısıyla yapıt oluşturmak sanatı zedeler.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Bir yazar hevese kapılıp düşünmeden,
yaşananları sorgulayıp analiz etmeden kalemi eline almamalıdır
B) Yazarın, yapıtlarını bir propaganda
aracı hâline getirmesi sanatına gölge düşürür
C) Yazar, düşüncelerini yapıtlarına
aktarabildiği ölçüde başarılıdır
D) Her yazar fantastik kurgular
oluşturabileceği gibi toplumu da bire bir yansıtmak isteyebilir
E) Yazar, düşünebilen, gerçeği görebilen,
insanı tüm çelişkileriyle yapıtına yansıtabilen kişidir
24. Eylül ayındayız. Güzün başlangıcı
olmasından dolayı dinginlik ayı olarak belirir zihnimizde eylül. Hayata dair
her şeyin heyecanını, neşesini, canlılığını kaybettiğini düşünürüz bu ayda.
Ağaçlar, ormanlar, çimenler hüzünlüdür. Onların hüzün tonlarını kuşanması bize
hep ayrılığı, yalnızlığı hatta ölümü hatırlatır. Solan, sararan yapraklar sanki
saçımızdaki aklar; dalından süzülerek yere düşen yapraklar da gerçekleşmeyen
hayallerimiz- dir. Eylül şiirleri yalnızlıktan, ölümden, ayrılıktan dem vursa
da eylül yazıları hep solgun renkler yansıtsa da bu ay sadece hüzün ayı
değildir aslında. Eylülde, aynı zamanda durgunluk iklimi ile beslenmiş bir
coşku ve derinden bir kıpırdayış vardır. Eylül ayı biraz da telaş ayıdır bu
yönüyle. Eylül'den sonra kış gelir, kar gelir, soğuk gelir çünkü.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Betimleyici öğelere yer verilmiştir.
B) Kişileştirme yapılmıştır.
C) Beklentilerden söz edilmiştir.
D) Karşıt durumlara yer verilmiştir.
E) Anlatımda tekdüzeliği kırmak için
devrik cümleler kullanılmıştır.
25. O, ilki 1992'de yayımlanan altı
kitabıyla Türk deneme edebiyatına yepyeni bir soluk getirmiştir. Bu
kitaplarında yer alan her denemesinde bilgi ve birikimini, gelişmiş ve
incelmiş bir edebiyat beğenisi ile yoğurarak değerli bir emek
sergiler. Diğer deneme yazarlarından farklı olarak seçtiği yazarları ve
eserleri el yordamıyla değil kavramsal çerçeveler içinde
değerlendirerek okuruna farklı perspektiflerden sunmaya çalışır.
Denemecilik onda geçici bir heves değildir, adı bu türle
özdeşleşmiştir.
D) Dünyaca tanınan bir yazar olmayı
amaçlamıştır.
E) Yazın dünyasına kalıcı etkiler
bırakmıştır.
30. (I) Sosyal hayatımızda bazı
insanlar, edebiyatınnD) Değişik bakış açısıyla değerlendirme
E) Bireysel özellikleri önemseme
26. Edebiyatın okulu yok. Tek okul, usta
yazarların yapıtlarıdır. Bunu ben genç yazarlara sık sık söylerim. Öykü
yazıyorsanız, o türün ana yurtlarından biri de Amerika'dır. Sadece Hemingway'i
okuyarak yazmamalı ama orada bu türün başka büyük ustaları da var. Poe var,
O'Henry var, Steinbeck sonra gelir. Ömer Seyfettin'i bilmeden Türk edebiyatında
öyküye girmemeliyiz. Çünkü kazançlarımız olacak ustalardır onlar. Edebiyatın da
bir çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemi vardır. Kötü bir ustanın yanına
girerseniz ancak onun kadar kötü bir usta olabilirsiniz ve zaman kaybıdır bu.
Bu açıdan ustaları okumak yazarın okuludur.
Bu sözleri söyleyen kişinin anlatmak
istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Başarılı olan her yazar, kendinden önce
yazılmış yapıtlardan farklı bir teknikle yazmaya çalışmalıdır.
B) Genç sanatçılar, Batı'daki yazınsal
yapıtları okumadan yazmaya heveslenmemelidir.
C) Yazın dünyasında kalem oynatmak için
alanının ustası olmuş kişilerin yapıtlarını okumak gerekir.
D) Yazmanın belli süreçler istediği,
aceleyle hareket edilmemesi gerektiği unutulmamalıdır.
E) Ustasını iyi seçemeyip başarısız olan
bir yazar adayı, ümitsizliğe kapılmadan yeni yollar denemelidir.
27. Dağlarca şiiri, bir yerde
"sözcüklerle görme"nin de şiiridir. Bazen dört beş sözcük bir şiire;
bazen otuz kırk sözcük de ayrı ayrı kitaplara dönüşebilir. Bu dönüşümün en
güzel örneklerinden biri hiç kuşkusuz Taş Devri' dir. İlk basımı 1945'te
yapılan bu yapıtın ikinci basımı altmış bir yıllık gecikmeyle 2006'da
yapılabilmiştir. Bu uzun beklemişlik şairden midir, şiirden midir, talihten
midir bilinmez ama bilinen şey, eskimeyen sözcükleri ve sıcaklığını bugün de
devam ettiren içeriğiyle Taş Devri, farkını hissettirmeye devam etmektedir.
Bu parçadaki altı çizili sözle, söz konusu
yapıtla ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her konudan söz ettiği
B) Farklı bir bakış açısıyla kaleme
alındığı
C) Dil birliği duygusunu öne çıkardığı
D) Dili ve konusuyla güncelliğini devam
ettirdiği
E) Başka şairlerin ortaya koyamadığı
zengin buluşlar içerdiği
28. Müzik ile edebiyat öteden beri hep
yakın olmuş, hatta iç içe geçmiş, birbirlerini beslemiş ve zenginleştirmiş
sanatlardır. Buna farklı ülkelerden, sanatçılardan örnekler verilebilir.
Fransız yazar Andre Gide'nin Pastoral Senfoni isimli eseri, Alman besteci
Ludwing van Beethoven'in 6. Senfonisi olarak da bilinen Pastoral Senfoni'den
etkilenerek yazdığı önemli bir edebî eserdir, italyan yazar Dante'nin ilahi
Komedya isimli eserinden etkilenen Tchaikovsky, Francesca da Rimini isminde bir
senfonik şiir besteler. Bu şiir, Dante'nin İlahi Komed- ya'sında bir bölüm
olarak yer almaktadır. Besteci Çetin Işıközlü'nün, Reşat Nuri Güntekin'in
eserinden yola çıkarak yazdığı ve 1996 yılında Ankara Devlet Opera ve Balesi
tarafından başarıyla sahnelenen Dudaktan Kalbe Operası, Türk operasının, klasik
müziğinin ve edebiyatının el ele verdiğinin kanıtıdır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Terimler
B) Deyimler
C) Tanıklıklar
D) Çoğullaştırmalar
E) Kişisel görüşler
29. Yazdığı öykülerin en çarpıcı
örneklerinin yer aldığı özellikle "Kitapçı Mendel" ve "Geçmişe
Yolculuk" adlı uzun öykü kitapları ile Zweig, okuru derinden etkiliyor.
Zweig bu öykülerinde, savaşın ve zorbalığın en acı izlerinin yaşandığı 20.
yüzyılda birçok ülkede yaşanan değişik hayatlara yüzünü çeviriyor. İnsan
ruhunun bilinmez ve karanlık derinliklerine inerek okuyucusunu bir yolculuğa çıkarıyor.
Aşkın kırılganlığı, tutku, hırs, geçmişin karanlık gölgesi, savaşın açtığı
derin yaralar gibi temaları konu edindiği bu öykülerde çok yönlü ve yeni bir
anlatımla karşımıza çıkıyor. Savaş karşıtı ve hümanist bir yazar olan Stefan
Zweig'in uzak bir geleceğe emanet ettiği öyküleriyle hâlâ günümüz dünyasına
ışık tuttuğunu görmek onun unutulmayacak bir yazar olduğunun en büyük
kanıtıdır.
Bu parçadan Zweig ve öyküleriyle ilgili
olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Farklı anlatım biçimlerinden yararlanmıştır.
B) Gerçeklerden yola çıkmıştır.
C) Okurları bireyin iç dünyasına ilişkin
yeni duyumsamalara yöneltir.
D) Dünyaca tanınan bir yazar olmayı
amaçlamıştır.
E) Yazın dünyasına kalıcı etkiler
bırakmıştır.
30. (I) Sosyal hayatımızda bazı
insanlar, edebiyatın etkileme gücünü, değişik alanlarda faydaya dönüştürmek
isteyebilirler. (II) Söz gelimi onu halkı eğitmek için bir vasıta, birtakım
ideolojileri yaymak için bir araç olarak kullanmak isteyebilirler. (III) Buna
bağlı olarak edebiyat ve sanat öyle güçlü bir çınardır ki her bir parçası işe
yarar. (IV) Gövdesi, dalları, yaprakları ve tabii ki en önemlisi de heybeti ve
gölgesi yönüyle işlevseldir. (V) Yazın tarihimize baktığımızda edebiyatın bu
yönlerinden faydalanan çok sanatçı olduğu görülecektir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin
hangilerinde somutlama söz konusudur?
A) I. ve II. B) I. ve
III. C) III. ve IV. D) III. ve V. E) IV. ve
V.
31. Andre Gide, "İyi kitap sizi
dünyadan koparıp içine hapseden kitaptır." sözüyle iyi kitabın —- üzerinde
durmuştur.
Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin
akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) fantastik yönü
B) estetik yapısı
C) görsel özellikleri
D) etki gücü
E) eğlendirici doğası
32. (I) Gorki'nin zengin edebî
altyapısının, kıvrak, akıcı dilinin kaynağı; "Çocukluğum" adlı
eserinden öğrendiğimize göre büyükannesinden dinlediği Rus halk masalları ve
öyküleridir. (II) Bunların yanı sıra Rus efsanelerini de yine ondan dinleyerek
büyümüştür. (III) Bu anlatılar, Gorki'nin yazın hayatında önemli bir yere
sahiptir. (IV) Gerek hayata bakışı gerekse olayları algılayışında belleğinde
yer eden bu öykülerin payı vardır. (V) Söz konusu öyküler Gorki'yi ruhsal
anlamda şekillendirmiş ve onun hayatına yön vermiştir. (VI) Maksim Gorki'nin
çocukluk anıları üzerine yazdığı diğer kitabının ismi Ekmeğimi Kazanırken' dir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden
hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C)
IV. D) V. E) VI.
33. Nezihe Meriç, bireysel hayatları yok
sayan toplumsal baskıları, anlayışsızlıkları eleştirerek ülkemizde büyük baskı
altında olduğuna inandığı kadınları özgürlük perspektifinden ele alarak
öykülere taşımış, onların önünü açmaya çalışmıştır. Bunu yaparken de modern
öykünün imkânlarını ve araçlarını pek çok öykücüden önce keşfedip öykülerinde
uygulayarak Türk öykücülüğünde yol açıcı bir yazar kimliği oluşturmuştur.
Meriç, genel anlamda dilde özenlidir. İlk dönemlerde direnmesine karşın
sonraları dildeki özleştirmeci yaklaşımları benimser, kimi yaşanırlık
kazanamayan kelimeleri öyküsüne sokar. Zaman zaman da şiirsellik peşine düşerek
zorlama benzetmelere girer. Ancak Meriç, Türk öykücülüğünde dil bilinci en
yüksek yazarlarımızdan biridir. Özellikle atmosfer oluşturma ve duygu aktarımında
dili kusursuz kullanır.
Bu parçadan Nezihe Meriç'le ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Konuları tarafsız bir yaklaşımla ele
aldığı
B) Bazen yapaylığa düşse de dili başarılı
kullandığı
C) Dilde yenileşmeye bir süre karşı olsa
da sonraları benimsediği
D) Öyküde kullandığı teknikler yönüyle
öncü olduğu
E) Yapıtlarının içeriğini belli bir amaç
doğrultusunda oluşturduğu
34. Sergide, fuar arşivinden seçilen
fotoğraf, belge ve objelerle 30'lu yılların, (I)İzmir Fuarı'nın ve
yeni Türkiye'nin bir (II)panaroması sunuluyor. Sergideki
fotoğrafların önemli bir kısmı ilk kez (III)gün ışığına çıkıyor. (IV)Sanayileşmenin ve
yaşamın her alanında çağdaşlaşmanın somut hâlini yansıtan sergi, ülkenin (V)dört
bir yanındaki koleksiyon meraklılarının da yoğun ilgisini çekecek.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin
hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C)
III. D) IV. E) V.
35. Ömrünü tutkuyla yazma eylemine
adamış olan Henry James, hayatının tüm alanlarını ve ilişkilerini bunun
etrafında düzenlemiştir. Yaşamını sanatı etrafında kurgulamış, sanatını her
şeyin üstünde tutmuştur. James, bir yazarlar toplantısında Gustave Flaubert'e
gönderilen "Cümlelere olan tutkunuz kalbinizi kurutmuş." cümlesinin
yazılı olduğu bir nottan söz eder. Bu notun kendisi için de geçerli olduğunu
anlatır. Sevdikleriyle ve çevresindekilere kurduğu ilişkilerde çoğu zaman
samimi olamadığını, hatalı davrandığını itiraf eder. Yazarı bu düşünceler zaman
zaman rahatsız etse de yine de başka türlü yaşamak gücünü kendinde bulamaz. Bu
durumu iyi sanat eserleri yazabilmek için ödediği bir bedel gibi kabul eder.
Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili
olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yazma sanatının inceliklerine kendi
yöntemleriyle vardığı
B) Sosyal ilişkilerini, yazarak daha güçlü
hâle getirdiği
C) İnsanlarla ilişkilerinin doğal
gelişmeyip yazma endişesinin gölgesinde kaldığı
D) Yazmayı, hayal dünyasının içinde
dolaşarak sürdürmeye çalıştığı
E) Yararlandığı kaynaklardan aldığı
malzemeyi özgün bir biçeme dönüştürdüğü
36. (I) Değişim, benim resimlerimin hep
merkezinde yer alır. (II) Bu değişim karşısında insanların aldıkları tavırlar
ilgimi çekiyor. (III) Çünkü insanlar gerçek kişiliklerini tam da burada
sergiliyorlar. (IV) Kahramanlar hep değişimi, yaşananları, geçmişlerini ve
geleceklerini sorguluyorlar. (V) Bu insanların açmazlarını, çelişkilerini,
zaman zaman zavallılıklarını zaman zaman da inceliklerini, güzelliklerini
anlatmaya çalışıyorum.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle
ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisiyanlıştır?
A) I. cümlede, zincirleme ad takımı
kullanılmıştır.
B) II. cümlede, özne bir söz öbeğidir.
C) III. cümlede, işaret adılı vardır.
D) IV. cümlede, fiilden isim yapım eki
alan birden çok sözcük kullanılmıştır.
E) V. cümlede, ikilemeler sıfat
görevindedir.
37. Bunun iki cevabı vardır aslında. Ama
genel bir cevap ararsak elbette ki öykü. Çehov'un öyle öyküleri var ki Sait
Faik'in öyle öyküleri var ki hayat adına çok derin duygular yaşatıyor. Çok
tanıdık, çok bildik hissedebilirsiniz orada anlatılanları ama böylesine
etkileyici olmak başka yazınsal türlerde karşılaşamayacağınız bir şeydir.
Özellikle birçok romanın bu güce sahip olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla öyküyü
filmleştirmek biraz daha kolaydır. Sinemacılar ilk arayışları sırasında
"Bir film yapmak istiyorum, bir öykü arıyorum." derler mesela. Ama
bir roman arıyorum demezler. Öyküyle sinemanın bağlantısı daha güçlüdür.
Romandan daha olanaklıdır.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine
karşılık söylenmiş olabilir?
A) Roman mı yoksa öykü mü sinemaya
uyarlama açısından daha uygundur?
B) Yazılan her öykü sinema dünyasında
uyarlanabilir mi?
C) Romanların sinemaya aktarılmasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
D) Yalnızca bazı yazarların yapıtlarının
filme dönüştürülmesi diğerlerinin başarısız yapıtlar ürettiği anlamına mı
geliyor?
E) Sinemanın yazınsal yapıtlara bakış
açısıyla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?
38. "Erguvanlar geçip gittiler
bahçelerden / Geriye sadece erguvanlar kaldı" Bir şiirime bu dizelerle
başlamıştım ve şöyle düşünmüştüm: Erguvanlar üzerine bir şiir, ancak bu kentte,
İstanbul’da yazılabilir. Her kentin bir çiçeği var mıdır, bilmiyorum. Yaşadığım
kentleri birer çiçekle simgelemek isteseydim; Londra'yı o her zaman sümbülî
olan gökyüzüne bakarak sümbülle simgelerdim, Siirt'i, o beyaz kenti, beyaz bir
gül ile Ankara'yı da sarı ve kavruk bir bozkır çiçeğiyle… Gelgelelim, erguvan,
tıpkı bu kent, İstanbul gibidir. Hiçbir özen gerektirmeden, öylece ve
kendiliğinden büyür erguvan ağacı. Bu kendiliğindenlik, onu İstanbul'a laleden
daha çok yakıştırır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden
hangisi yoktur?
A) Alıntı yapma
B) Karşılaştırmaya başvurma
C) Açıklayıcı bir yol izleme
D) Benzetme yapma
E) Çeşitli duyulara seslenme
39. (I) Sanatçı, Mağdurun Dili adlı
yapıtında toplumsal hayattan dışlanmışlık duygusunu ele alıyor. (II) Çoğu zaman
klişelerle yaklaştığımız, haksızlığa uğramış kimselerin ruh dünyasına
edebiyatın nasıl ışık düşürebileceğini gösteriyor. (III) Öte yandan dışlanmışlık
duygusunun nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışıyor. (IV) Söz gelimi
Dostoyevski'nin yapıtlarında işlediği ve "yer altı trajedisi" adını
verdiği bireyin toplumla çatışma hâllerinin, okurlarca nasıl takip edildiğini
ayrıntılı olarak irdeliyor. (V) Diğer birçok sanatçının bu konudan nasıl
beslendiğini dahası okurun tutunamamışlıktan beslenen yapıtları neden ısrarla
okuduğunu araştırıyor.
Bir yazarın ve yapıtının anlatıldığı bu
parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, içerikle ilgili bilgi
verilmiştir.
B) II. cümlede, bilinen bir duruma
yazınsal alanda nasıl yaklaşıldığı belirtilmiştir.
C) III. cümlede, kişilere sosyal
sorumluluk yüklediği vurgulanmıştır.
D) IV. cümlede, bir örneğe dayalı olarak
inceleme yapıldığı anlatılmıştır.
E) V. cümlede, araştırmaya dayalı bir
çalışma yapıldığı ortaya konmuştur.
40. (I) Cervantes'in açtığı yolda 18.
yüzyıldan itibaren roman sanatında İngiliz yazarların öne çıktığını
görmekteyiz. (II) Samuel Richardson ve Henry Fielding'in ürünleri bu döneme
rastlar. (III) Bu dönemlerde daha ziyade gerçeğe ve tarihe bağlı romanlar
kaleme alınmış, bu da romanı diğer edebî türlerden daha ayrıcalıklı bir yere
getirmiştir. (IV) 18. yüzyıl, romanın etkinlik alanının genişlediği,
yaşanmışlık hissinin ağır bastığı olayların hikâye edildiği bir dönem olmuştur.
(V) Romanın yaygınlık kazanmasında kendi döneminden önce var olan ve düzyazı
ile kaleme alınmış edebiyat türlerinin hemen hemen tamamını kendi şemsiyesi
altına alması da etkili olmuştur.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden
hangilerinde romanın önem kazanmasında etkili olan unsurlardan söz edilmiştir?
A) I. ve II. B) II. ve
III. C) III. ve IV. D) III. ve V. E) IV. ve
V.
CEVAP ANAHTARI
1-B 2-A 3-C 4-B
5-D 6-D 7-E 8-E 9-B 10-C 11-A
12-B 13-B 14-B 15-A 16-E 17-A 18-A
19-D 20-B 21-C 22-D 23-B 24-C 25-E
26-C 27-D 28-C 29-D 30-C 31-D 32-E
33-A 34-B 35-C 36-E 37-A 38-E 39-C
40-D
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.