İnsan
ve insanı ilgilendiren herhangi bir konuda, kesin sonuçlara varmadan;
ele alınan düşünceyi, kesin hükümler vererek değerlendirmeden; yazarın
şahsî düşünce ve duygularıyla, samimiyetle ve kendisiyle söyleşi
tarzında ele aldığı yazılara deneme denir.
Başlangıçta
ayrı bir tür olarak değerlendirilemeyen, çoğunlukla diğer türlerle
bağlantıları olduğu düşünülen deneme türü, zamanla kendi ölçü ve sınırlarını ortaya koymaya başlamış, bugünse kendine özgü bir tür
olarak edebî türler arasındaki yerini almıştır. Denemenin bir tür olarak
edebiyatta varlığını kabul ettirmesi Montaigne'le gerçekleşmiştir.
Her
konuda yazılabilen deneme türünün Montaigne'den beri var olan
örneklerinde diğer türlerden en belirgin fark olarak konu
sınırlamasının olmaması görülür. Bunun yanı sıra deneme, bir fikir
yazısı olması özelliği ile de diğer türlerden ayrılır. Kanıtlama ve
iddia etme söz konusu olmadığı için deneme yazarının çok güçlü bir bakış
açısı ve deneyimlerinin olması gerekir.
Deneme
türünde yazar, kendine özgü düşünce ve duygularını, güçlü dünya görüşü
ve bakış açısındaki çeşitliliği ile üslubundaki etkileyiciliği ve
canlılığı titiz bir işçilikle örerek okuyucuya aktarır.
İçten
ve samimi bir üslupla yazılan deneme yazılarında yazarın deneyim ve
birikimleriyle okuyucuya zevk vermesi esastır. Bunu yaparken öğretme
amacı gütmeyen denemenin öğretici tarafı da ortaya çıkar. Bu anlamda
deneme türünde estetik yapının kuvvetli ve sağlam olduğunu ifade etmek
gerekir.
Bütün
edebî türlerde olduğu gibi denemede de diğer türlerle yakınlıklar
bulunmaktadır. Örneğin şekil ve içerik olarak denemenin anı, söyleşi,
eleştiri, fıkra ve makale ile benzer yönleri vardır. Samimi üslubu,
gelişigüzel plansız yazılmasıyla anılara ve günlüklere yakın duran
deneme çoğu kez kısa yazılması ile fıkralara benzer.
Yukarıdaki benzerliklere rağmen deneme öncelikle senli benli tarzı
ile diğer türlerden ayrılır. Deneme, kendisiyle en çok karşılaştırılan
tür olan makale gibi bir plan dâhilinde yazılmaz. Tamamen serbest
davranma hakkına sahip olan yazarın akıcı ve farklı bir üslup kullanması
önemlidir. Her yönüyle özgün bir tür olan deneme bu anlamda makaleden
olduğu gibi fıkra, eleştiri ve anı türlerinden de kesin çizgilerle
ayrılır. Felsefî ve bilimsel yazılardan da farklı olan denemede yazarın
doğrulama çabası yoktur. Deneme makale gibi ispatı gerektiren, fıkra
gibi güncel konuları işlemek zorunda olan, anı gibi kişinin başından
geçen yaşanmışlıkları olduğu gibi ele alan, eleştiri gibi bir düşünceye
karşı farklı fikirlerle yaklaşmak zorunda olan bir tür değildir. Kesin
yargılar bildirmemesiyle makaleden, kesin sonuçlara ve yargılara
varmamasıyla eleştiriden, yazarın kendi içindeki bir konuşma süreci
olmasıyla ve olayları açıklayarak sonlandırması ile sohbetten, ince,
samimi, zaman zaman içinde ironinin saklı olduğu üslubuyla diğer
türlerden ayrılır.
Kesin
sonuçlara varmayan denemeye yazarı, bir anlamda denemenin sonucunu
okuyucu için açık bırakmalı, okuyucunun daha ileri düzeyde düşünmesini
sağlamalıdır. Ürettiklerini kalıplaşmış düşüncelerden uzak tutarken
yeniliklere de açık olmalıdır.
Genellikle
kısa ve tek seferde okunacak deneme yazılarının uzun olanları da
vardır. Bu sebepten sayfa sayısıyla ilgili kesin sınırlar koymak doğru
değildir.
İnsan
ve insanı ilgilendiren her konuda yazılsa da denemede asıl olan, ön
planda yer alan insandır. Deneme yazarı, samimi üslubu, okura sunduğu
farklı bakış açıları, deneyimleriyle insanı merkez alarak okuyuculara
yeni kapılar aralar. Bu anlamda okumayı sevmek ve alışkanlıkları
arasına katmak isteyenler için deneme okumak, bilinen ve vazgeçilmez bir
gerçektir. Diğer türlere göre plan ve sınırları daha hassas olan
deneme aynı zamanda sanıldığından daha zor yazılan bir türdür.
Deneme
türü bilimsel yazılardan daha akıcı ve etkileyici olan üslubuyla
ayrılır. Bu tür, okuru düşündürmesiyle, gerçeklerden hareket etmesiyle,
kültürel anlamda yenilikleri haber vermesiyle, insanın toplumla
bağlantısını kurması özellikleriyle diğer türlerden daha geniş bir okur
kitlesine sahiptir.
Ele
aldığı konulara göre denemeleri klâsik deneme, edebî deneme, felsefî
deneme, eleştirel deneme, izlenimsel eleştirel deneme olmak üzere beş
başlık altında toplayan kaynaklar vardır. Klâsik denemede yazar,
herhangi bir konudaki bakış açısını ve dünya görüşünü samimi bir üslupla
okuyucuyla paylaşırken zevk alarak öğrenme sonucuna varılır. Edebî
denemede daha çok edebiyat üzerine konulara yer verilerek okuyucuya
yeni kapıların aralanması sağlanır. Felsefi deneme bir felsefe yazısı
değildir. Ancak yazar, farklı bakış açıları ve yorumlar getirerek dünya
görüşüyle okuyucuyu düşünmeye yönlendirerek yeniliklere kapılar
aralar. Eleştirel deneme de bir eleştiri yazısı değildir. Ele alınan
konunun iyi ve kötü taraflarını ortaya koyarak okuyucuyu düşündürür.
İzlenimsel eleştirel denemede yazar özellikle kendi bakış açısı ve
deneyimleri sonucunda elde ettiği tespitlerinden hareket ederek
deneyimlerini okuyucuyla paylaşır.
İnsanda yeni ufuklar açan deneme türü diğer türlerle benzerlikleri olsa da kendi sınırlarını belirlemiş haliyle, özgün
bir tür olarak bütün dünya edebiyatlarında görülür. Geçmişi çok eski
yüzyıllara dayalı, 16. yüzyıldan sonra başlı başına ayrı bir tür olan
denemenin ilk örnekleri Montaigne, tarafından
verilmiştir. "Essais" (Denemeler) bu türün en önemli temsilcisi aynı
zamanda da öncüsüdür. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi eserde hemen her
konu ele alınmıştır. Yaşam, ölüm, yalnızlık, arkadaşlık, sevinç, keder,
savaş, barış, ahlâk, eğitim vb. birçok konuda düşüncelerini ve
hislerini dile getiren Montaigne deneme deyince akla ilk gelen isimdir. Daha sonraki dönemlerde yine Denemeler adlı
eseriyle bu türe farklı bir yaklaşım getiren F. Bacon, denemelerinde
özellikle başarı ve mutluluğu esas almıştır. Deneme, ayrı bir tür
olarak 20. yüzyılda daha da önem kazanmıştır. Dünyada hızla artan bu
türün temsilcileri arasında J. Addison, J. Boswell, T. S. Eliot, A. Huxley, R. De Gourmont, B. Julien, A. Camus, E. C. Alain, J. R Sartre, M. De Unamuno, R. M. Rilke en bilinen yazarlar arasındadır.
Türk
edebiyatında bugünkü anlamıyla deneme türü, pek çok türde olduğu gibi
Tanzimat'tan sonra görülmeye başlar. Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar,
Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Mehmet Kaplan, Suut Kemal Yetkin,
Nermi Uygur, Ahmet Cemal, Mehmet Fuat, Sabahattin Kudret Aksal, Melih
Cevdet Anday, Salah Birsel, Enis Batur, Nurettin
Topçu, Vedat Günyol, Cemal Süreyya, Attila İlhan, Selim İleri bu türün Türk edebiyatındaki önemli temsilcilerindendir.
TÜRK DİLİ
N.DEMİR, E. YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.